Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
able
/ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen;
USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
accepting
/əkˈsept/ = VERB: kabul etmek, kabullenmek, onaylamak, almak, üstlenmek, katlanmak, anlamak, hazmetmek;
USER: kabul, kabul etmek, kabul eden, kabul etme, kabul etmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
accounting
/əˈkaʊn.tɪŋ/ = NOUN: muhasebe, saymanlık;
USER: muhasebe, muhasebesi, hesap, Accounting, İş Muhasebe
GT
GD
C
H
L
M
O
achieved
/əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek;
USER: elde, sağlanır, sağlanmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
acquisitions
/ˌæk.wɪˈzɪʃ.ən/ = NOUN: edinme, kazanma, kazanç, kütüphaneye yeni gelen kitap, müzeye yeni gelen eşya;
USER: satın almalar, satın, satın alma, satın alma durumundan, devralmalar
GT
GD
C
H
L
M
O
across
/əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından;
ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde;
USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
actors
/ˈæk.tər/ = NOUN: aktör, oyuncu, erkek oyuncu, katılımcı;
USER: aktörler, aktörlerin, aktörleri, oyuncular, aktör
GT
GD
C
H
L
M
O
actually
/ˈæk.tʃu.ə.li/ = ADVERB: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, sahiden, sahi;
USER: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, doğrusu
GT
GD
C
H
L
M
O
adaptive
/əˈdæp.tɪv/ = ADJECTIVE: uyabilen;
USER: adaptif, uyarlanabilir, uyarlamalı, uyumlu, uyum
GT
GD
C
H
L
M
O
addresses
/əˈdres/ = NOUN: kur, kur yapma;
USER: adresleri, adres, adreslerini, adresi, adresler
GT
GD
C
H
L
M
O
advice
/ədˈvaɪs/ = NOUN: tavsiye, danışma, öğüt, nasihat, fikir, akıl, uyarı;
USER: tavsiye, öneriler, öneriler sağlar, danışma, tavsiyesi
GT
GD
C
H
L
M
O
advisor
/ədˈvaɪ.zər/ = NOUN: danışman, müşavir, danışman öğretmen;
USER: danışman, danışmanı, danışmanlık, danışmanın, danışmanının
GT
GD
C
H
L
M
O
afp
= USER: afp, da afp, AFP'nin, AFP tarafından,
GT
GD
C
H
L
M
O
after
/ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından;
PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra;
ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen;
CONJUNCTION: -dikten sonra;
USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından
GT
GD
C
H
L
M
O
against
/əˈɡenst/ = ADVERB: karşı, aleyhte, ters olarak;
PREPOSITION: karşı, karşısında, aleyhinde, aykırı, dayalı;
USER: karşı, karşısında, yönelik, aleyhine, aleyhinde, aleyhinde
GT
GD
C
H
L
M
O
agencies
/ˈeɪ.dʒən.si/ = NOUN: ajans, acenta, aracılık, organ, vasıta;
USER: kurumlar, kurumları, ajansları, kuruluşları, kurum
GT
GD
C
H
L
M
O
agent
/ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse;
USER: ajan, madde, maddesi, ajanı, aracı
GT
GD
C
H
L
M
O
agents
/ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse;
USER: ajanlar, maddeler, maddeleri, acentaları, ajanları
GT
GD
C
H
L
M
O
ago
/əˈɡəʊ/ = ADJECTIVE: önce, evvel;
ADVERB: önce, evvel;
USER: önce, önce yapıldı, ago, ago
GT
GD
C
H
L
M
O
ai
/ˌeɪˈaɪ/ = ABBREVIATION: Her şey dahil;
USER: ai, Al, YZ, yapay zeka
GT
GD
C
H
L
M
O
aim
/eɪm/ = NOUN: amaç, hedef, hedefleme, nişan alma, niyet, gaye, erek;
VERB: hedeflemek, çalışmak, yöneltmek, nişan almak, kastetmek;
USER: amaç, hedefliyoruz, amacı, amaçlayan, amaçlamaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
aimed
/eɪm/ = VERB: hedeflemek, çalışmak, yöneltmek, nişan almak, kastetmek, niyet etmek, doğrultmak, fırlatmak;
USER: yönelik, amaçlayan, amaçlı, hedefleyen, amaçlanmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
ais
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
allowing
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: izin, sağlayan, sağlar, izin veren, sağlayarak
GT
GD
C
H
L
M
O
allows
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: sağlar, izin verir, olanak sağlar, fiyatları karşılaştırın, sağlayan
GT
GD
C
H
L
M
O
alongside
/əˌlɒŋˈsaɪd/ = PREPOSITION: yanında, yanısıra, yan yana;
ADVERB: yanısıra, yan yana, borda bordaya;
USER: yanında, birlikte, ile birlikte, yanı sıra, yanına
GT
GD
C
H
L
M
O
already
/ɔːlˈred.i/ = ADVERB: zaten, önceden, şimdiden, çoktan, bile;
USER: zaten, önceden, önce, şimdiden, çoktan, çoktan
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
american
/əˈmer.ɪ.kən/ = ADJECTIVE: Amerikan;
NOUN: Amerikalı, Amerikan İngilizcesi;
USER: Amerikan, american, Amerika, Amerikalı
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
analysis
/əˈnæl.ə.sɪs/ = NOUN: analiz, çözümleme, inceleme, tahlil;
USER: analiz, analizi, analizleri, analizler, analizinde
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
announced
/əˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, bildirmek, ilan etmek, anons etmek, okumak, adaylığını açıklamak;
USER: açıkladı, ilan, duyurdu, açıklandı, açıklanan
GT
GD
C
H
L
M
O
another
/əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür;
PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür;
USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka
GT
GD
C
H
L
M
O
answered
/ˈɑːn.sər/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak;
USER: cevap, yanıtladı, cevap verdi, yanıt, yanıtı
GT
GD
C
H
L
M
O
any
/ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz;
ADVERB: hiç, daha, biraz;
PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne;
USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her
GT
GD
C
H
L
M
O
api
/ˌeɪ.piˈaɪ/ = USER: aPI, API'si, API'sı, API'sini
GT
GD
C
H
L
M
O
applications
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
approximately
/əˈprɒk.sɪ.mət.li/ = ADVERB: yaklaşık olarak, takriben, aşağı yukarı, tahminen;
USER: yaklaşık olarak, yaklaşık, ortalama, takriben
GT
GD
C
H
L
M
O
ar
= USER: ar, er,
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
aren
/ɑːnt/ = USER: değil mi, aren, öyle değil, öyle, değiller, değiller
GT
GD
C
H
L
M
O
around
/əˈraʊnd/ = ADVERB: etrafında, etrafına, etrafta, çevrede, oraya buraya, bu civarda, arada burada;
PREPOSITION: çevresinde, etrafında, etrafına, çevresine, sularında, aşağı yukarı;
USER: etrafında, çevresinde, çevresindeki, yaklaşık, civarında
GT
GD
C
H
L
M
O
artificial
/ˌɑː.tɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yapay, suni, yapma, takma, sahte, yapmacık, eğreti;
USER: yapay, suni, yapay bir, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
artificially
/ˌɑː.tɪˈfɪʃ.əl/ = USER: yapay, yapay olarak, suni, suni olarak, yapay bir
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
asi
= USER: asi, ADİ, aşı, TYS, MDG
GT
GD
C
H
L
M
O
asking
/ɑːsk/ = NOUN: isteme;
USER: isteme, soran, isteyen, sorarak, soruyor, soruyor
GT
GD
C
H
L
M
O
aspect
/ˈæs.pekt/ = NOUN: görünüm, görünüş, yön, görüş, cephe, hal, çehre, tavır, bakım;
USER: görünüm, görünüş, yön, yönü, boy
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
attached
/əˈtætʃt/ = ADJECTIVE: bağlı, ekli, takılı, bitişik, yapışık, sabit;
USER: bağlı, ekli, takılı, eklenmiş, bağlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
attention
/əˈten.ʃən/ = NOUN: dikkat, ilgi, özen, bakım, itina, aldırış, ilgilenme, iltifat, kur;
USER: dikkat, dikkatini, ilgi, önem, ilgisini
GT
GD
C
H
L
M
O
author
/ˈɔː.θər/ = NOUN: yazar, yaratıcı;
USER: yazar, yazarı, yazarın, sahibine, yazarıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
back
/bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt;
ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki;
ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe;
USER: geri, arka, tekrar, sırt, back
GT
GD
C
H
L
M
O
backing
/ˈbæk.ɪŋ/ = NOUN: destek, arka, yardım, arkalık, takviye, torpil, destekçiler, ciro, onay, kayırma;
USER: destek, yedekleme, yedeklemek, arka, destekliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
bank
/bæŋk/ = NOUN: banka, sahil, kıyı, banko, set, küme, yığın, yokuş, tuş arası, uçağın bir yana yatması;
VERB: parasal işlerini yapmak, para sürmek;
USER: banka, Bankası, Bank, kulübesi, bankanın
GT
GD
C
H
L
M
O
barrier
/ˈbær.i.ər/ = NOUN: varil, namlu, fıçı, kovan, çark, atın karnı veya beli;
USER: bariyer, engel, bariyeri, engeli, bariyerini
GT
GD
C
H
L
M
O
based
/-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş;
USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
because
/bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için;
USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
become
/bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur
GT
GD
C
H
L
M
O
becoming
/bɪˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yakışan, uygun, yerinde, yakışık alır, güzel duran;
USER: olma, hale, haline, haline geliyor, hale geliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
been
/biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
before
/bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde;
PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde;
CONJUNCTION: önce;
USER: önce, öncesi, daha önce, önceki
GT
GD
C
H
L
M
O
behind
/bɪˈhaɪnd/ = PREPOSITION: arkasında, gerisinde, arkasından, ardındaki, ardından, peşinde;
ADVERB: geride, arkada, arkadan, geri, geriye, arkaya;
USER: arkasında, geride, arkasındaki, gerisinde, arkasından
GT
GD
C
H
L
M
O
being
/ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı;
USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
believes
/bɪˈliːv/ = VERB: inanmak, güvenmek, inancı olmak;
USER: inanıyor, inanmaktadır, inanan, inanır, inandığını
GT
GD
C
H
L
M
O
beneficial
/ˌben.ɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, hayırlı, kazançlı, kârlı, mülkten yararlanma hakkıyla ilgili;
USER: yararlı, faydalı, faydalıdır, yararlıdır, olumlu
GT
GD
C
H
L
M
O
benefit
/ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti;
VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak;
USER: yarar, fayda, yararlanabilir, yararlanmak, yararlanacak
GT
GD
C
H
L
M
O
best
/best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf;
ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde;
VERB: yenmek, geçmek, alt etmek;
USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok
GT
GD
C
H
L
M
O
better
/ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel;
ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi;
VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek;
NOUN: daha iyisi, üstün kimse;
USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
between
/bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında;
ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada;
USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında
GT
GD
C
H
L
M
O
beyond
/biˈjɒnd/ = ADVERB: ötesinde, öte, aşırı;
PREPOSITION: ötesinde, ötesine, öteye, ötesi, götürmez, ötede, haricinde, ayrıca, -den öte;
NOUN: öbür dünya, ahiret;
USER: ötesinde, ötesine, dışında, öteye, dışındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
big
/bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi;
ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle;
USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman
GT
GD
C
H
L
M
O
billion
/ˈbɪl.jən/ = NOUN: milyar;
USER: milyar, milyar ABD, milyar dolar
GT
GD
C
H
L
M
O
biological
/ˌbaɪ.əˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: biyolojik, biyoloji ile ilgili;
USER: biyolojik, biyolojik bir, biyoloji
GT
GD
C
H
L
M
O
bitcoin
GT
GD
C
H
L
M
O
blockchain
= USER: blokçü, blockchain,
GT
GD
C
H
L
M
O
body
/ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım;
USER: vücut, vücudun, gövde, beden, vücudu, vücudu
GT
GD
C
H
L
M
O
brain
/breɪn/ = NOUN: beyin, akıl, zekâ, kafalı kimse, zeki kimse;
VERB: beynini patlatmak, kafa yarmak;
USER: beyin, beynin, beyni, beyinde, beyindeki
GT
GD
C
H
L
M
O
brand
/brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul, dağlanarak yapılan iz, buğdaypası, kızgın demir, mantar;
VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak, işlemek;
USER: marka, markası, markanın, markasıyla, bir marka
GT
GD
C
H
L
M
O
bridge
/brɪdʒ/ = NOUN: köprü, briç;
VERB: köprü kurmak, köprü yapmak;
USER: köprü, köprüsü, köprünün, bridge, köprüyü
GT
GD
C
H
L
M
O
broad
/brɔːd/ = ADJECTIVE: geniş, genel, yaygın, ana, açık, enli, esas, hoşgörülü, aksanlı, terbiyesiz, göze çarpan, belli;
NOUN: kadın, karı;
USER: geniş, geniş bir, birçok, genel, yaygın
GT
GD
C
H
L
M
O
broadly
/brɔːd/ = ADVERB: geniş, geniş olarak, açık olarak, enli, belli;
USER: geniş, genel, genel olarak, ölçüde, büyük ölçüde
GT
GD
C
H
L
M
O
budget
/ˈbʌdʒ.ɪt/ = NOUN: bütçe, stok, mali program, yığın;
VERB: bütçe yapmak, ayarlamak;
USER: bütçe, bütçesi, bütçenize, bütçeye, ekonomi
GT
GD
C
H
L
M
O
build
/bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış;
VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek;
USER: inşa etmek, kurmak, yapı, inşa, oluşturmak
GT
GD
C
H
L
M
O
building
/ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman;
USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat
GT
GD
C
H
L
M
O
built
/ˌbɪltˈɪn/ = ADJECTIVE: yapılı, inşa etmiş tarihi;
USER: yapılı, inşa, yerleşik, inşa edilmiş, dahili
GT
GD
C
H
L
M
O
bunch
/bʌntʃ/ = ADJECTIVE: inişli çıkışlı, engebeli, sarsıntılı, tümsekli;
USER: demet, grup, sürü, avuç
GT
GD
C
H
L
M
O
business
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
buy
/baɪ/ = VERB: almak, satın almak, rüşvetle elde etmek, inanmak, pahasına elde etmek, kiralamak, yutmak, satın alma gücü olmak;
NOUN: satın alma;
USER: satın almak, satın, almak, satınalmak, satın alma, satın alma
GT
GD
C
H
L
M
O
buyers
/ˈbaɪ.ər/ = NOUN: alıcı, müşteri, satın almacı, satın alma görevlisi;
USER: alıcılar, alıcı, alıcıların, alıcıları, alıcılara
GT
GD
C
H
L
M
O
buying
/baɪ/ = NOUN: satın alma, alış;
USER: satın alma, satın, satın almadan, satın almak, alım
GT
GD
C
H
L
M
O
buzz
/bʌz/ = NOUN: vızıltı, telefon konuşması, dızlama;
VERB: vızıldamak, fısıldamak, telefon etmek, alçaktan uçmak, uğuldamak, çınlamak, telefon ederek çağırmak;
USER: vızıltı, buzz, dolaşan, bir vızıltı, Buzz'da
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
c
/ˌsiː.plʌsˈplʌs/ = NOUN: yüz;
USER: c,
GT
GD
C
H
L
M
O
called
/kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen;
USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
casualty
/ˈkæʒ.ju.əl.ti/ = NOUN: kaza, yaralı, şehit, ölü, felâket;
USER: kaza, kazazede, yaralı, zayiat, casualty
GT
GD
C
H
L
M
O
category
/ˈkæt.ə.ɡri/ = NOUN: kategori, sınıf, grup, bölüm, zümre;
USER: kategori, kategorisi, kategorideki, kategoride, kategorisinde
GT
GD
C
H
L
M
O
caused
/kɔːz/ = VERB: neden olmak, sebep olmak, doğurmak, yol açmak, meydan vermek;
USER: neden, kaynaklanan, nedeniyle, neden olduğu, sebep
GT
GD
C
H
L
M
O
central
/ˈsen.trəl/ = ADJECTIVE: merkezi, orta, esas, asıl, baş, merkezde olan, önde gelen;
NOUN: santral, santral memuru;
USER: merkezi, merkez, merkezinden, merkezi bir, merkezinde
GT
GD
C
H
L
M
O
centre
/ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, merkez, merkez, merkez, orta, orta, orta, orta, odak, odak;
VERB: ortalamak, ortalamak;
USER: merkez, merkezi, Center, merkezine, merkezinde, merkezinde
GT
GD
C
H
L
M
O
ceo
/ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
changed
/tʃeɪndʒd/ = ADJECTIVE: değiştirilmiş, değişmiş;
USER: değişmiş, değiştirilmiş, değişti, değiştirildi, değiştirilebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
changes
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değişiklikler, değişiklikleri, değişiklik, değişikliği, değişikliklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
channel
/ˈtʃæn.əl/ = NOUN: kanal, oluk, bağlantı, iletişim, nehir yatağı, suyolu, yol, yön;
VERB: kanala dökmek, kanal açmak, maceraya sevketmek;
USER: kanal, kanalı, kanallı, kanalın, kanala
GT
GD
C
H
L
M
O
chat
/tʃæt/ = NOUN: sohbet, konuşma, söyleşi, hoşbeş, ötücü kuş türü;
VERB: sohbet etmek, söyleşmek, çene çalmak, laflamak, gevezelik etmek, hoşbeş etmek, lafa tutmak, lafa tutmak, kandırmaya çalışmak, kandırmaya çalışmak;
USER: sohbet, chat, sohbet etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
check
/tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak;
USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda
GT
GD
C
H
L
M
O
chief
/tʃiːf/ = NOUN: baş, şef, reis, amir, armanın en üst kısmı;
ADJECTIVE: baş, ana, belli başlı, en üst rütbeli;
USER: baş, başkanı, şefi, şef, müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
choice
/tʃɔɪs/ = NOUN: seçim, seçenek, tercih, seçme, seçme hakkı, şık, seçilen şey, seçkinler, seçkin sınıf;
ADJECTIVE: seçme, seçkin, üstün, kaliteli, güzide, elit, kalburüstü;
USER: seçim, seçenek, seçimi, seçimdir, bir seçim
GT
GD
C
H
L
M
O
chronically
/ˈkrɒn.ɪ.kəl.i/ = USER: kronik, kronik olarak, kronik bir"
GT
GD
C
H
L
M
O
citizenship
/ˈsɪt.ɪ.zən.ʃɪp/ = NOUN: vatandaşlık, yurttaşlık, hemşehrilik;
USER: vatandaşlık, vatandaşlığı, yurttaşlık, vatandaşlığını, vatandaşlığına
GT
GD
C
H
L
M
O
city
/ˈsɪt.i/ = NOUN: şehir, kent, şehir halkı, büyük kasaba;
ADJECTIVE: kent;
USER: şehir, şehrin, şehri, kent
GT
GD
C
H
L
M
O
clicked
/klɪk/ = VERB: çıt etmek, mandallamak, tıkırdamak, başarmak, uyuşmak, şaklatmak, kapanıvermek, kanı kaynamak, jetonu düşmek, tıkırdatmak, şapırdatmak, hoşlanmak, anlamak;
USER: tıklandığında, tıklatıldığında, tıkladığınızda, tıkladım, tıklattığınız
GT
GD
C
H
L
M
O
coalesced
/kəʊ.əˈles/ = VERB: birleşmek, bir araya gelmek, kaynaşmak;
USER: coalesced, birleşmiş, bütünleşmiş, birleşti, kaynaştırılmış
GT
GD
C
H
L
M
O
column
/ˈkɒl.əm/ = NOUN: sütun, kolon, direk, makale, basamak;
USER: sütun, kolon, sütunu, sütununda, sütunun
GT
GD
C
H
L
M
O
com
/ˌdɒtˈkɒm/ = USER: com, TR, COM bağlantı
GT
GD
C
H
L
M
O
comes
/kʌm/ = USER: gelir, geliyor, söz konusu, konusu, gelen, gelen
GT
GD
C
H
L
M
O
community
/kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik;
USER: topluluk, Topluluğumuzdan yorumlar, Topluluğu, yorumu, toplum
GT
GD
C
H
L
M
O
companies
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
completely
/kəmˈpliːt.li/ = ADVERB: tamamen, tam olarak, bütünüyle, tamamiyle, iyice, bütün olarak, düpedüz, bütün bütün;
USER: tamamen, tam, tümüyle, tam olarak, tamamıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
computer
/kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin;
USER: bilgisayar, bilgisayarı, bilgisayara, bilgisayarda, bilgisayarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
computing
/kəmˈpjuː.tɪŋ/ = VERB: hesaplamak, hesap etmek, bilgisayar kullanmak;
USER: bilgi işlem, bilgisayar, işlem, computing, hesaplama
GT
GD
C
H
L
M
O
conference
/ˈkɒn.fər.əns/ = NOUN: konferans, toplantı, kongre, görüşme, birlik, lig;
USER: konferans, toplantısında, konferansı, konferansa, toplantısı
GT
GD
C
H
L
M
O
congregating
/ˈkɒŋɡrɪɡeɪt/ = USER: congregating, verilerin toplanması, toplanmalaktan,
GT
GD
C
H
L
M
O
connect
/kəˈnekt/ = VERB: bağlanmak, bağlamak, birleştirmek, bitiştirmek, devreye sokmak, iletişim sağlamak, ilgili olmak;
USER: bağlamak, bağlanmak, bağlayın, bağlantı, bağlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
consensus
/kənˈsen.səs/ = NOUN: fikir birliği, oybirliği, ortak görüş, organların etkileşimi;
USER: fikir birliği, uzlaşma, konsensüs, görüş birliği, fikir birliğine
GT
GD
C
H
L
M
O
considering
/kənˈsidər/ = ADJECTIVE: düşünen;
PREPOSITION: göre, rağmen, göz önünde tutulursa, dikkate alınırsa, yine de;
NOUN: hesaba katma;
ADVERB: şartlar göz önünde tutulursa;
USER: düşünen, dikkate, düşünüyor, dikkate alınarak, göz önünde
GT
GD
C
H
L
M
O
consumers
/kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı;
USER: tüketiciler, tüketicilerin, tüketici, tüketicilere, tüketicileri
GT
GD
C
H
L
M
O
contracts
/ˈkɒn.trækt/ = NOUN: sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, parça başı iş anlaşması;
USER: sözleşmeleri, sözleşmeler, sözleşme, sözleşmelerin, sözleşmelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
controller
/kənˈtrəʊ.lər/ = NOUN: kontrolör, denetçi, yönetici, denetmen, muhasebeci;
USER: kontrolör, denetleyicisi, kontrol, denetleyici, kontrolörü
GT
GD
C
H
L
M
O
convention
/kənˈven.ʃən/ = NOUN: kongre, toplantı, düzen, toplanma, adet, toplama;
USER: kongre, kuralı, sözleşme, sözleşmenin, toplantı
GT
GD
C
H
L
M
O
conversation
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme;
USER: konuşma, görüşme, sohbet, konuşmayı, konuşmanın, konuşmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
cooperate
/kəʊˈɒp.ər.eɪt/ = VERB: işbirliği yapmak, birlikte çalışmak, işbirliği etmek, yardımlaşmak, destek olmak;
USER: işbirliği yapmak, işbirliği, işbirliğine, işbirliğinde, işbirliği içinde
GT
GD
C
H
L
M
O
core
/kɔːr/ = NOUN: çekirdek, göbek, öz, iç, dolgu, meyve göbeği;
VERB: göbeğini almak, içini çıkarmak;
USER: çekirdek, temel, çekirdekli, ana, core
GT
GD
C
H
L
M
O
corporations
/ˌkɔː.pərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: şirket, kurum, dernek, tüzel kişi, belediye yetkilileri, şiş göbek;
USER: şirketler, şirketlerin, kurumlar, şirketleri, kurumlara
GT
GD
C
H
L
M
O
cost
/kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha;
VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek;
USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı
GT
GD
C
H
L
M
O
costly
/ˈkɒst.li/ = ADJECTIVE: pahalı, pahalıya mal olan, değerli, lüks;
USER: pahalı, maliyetli, masraflı, pahalıya mal, maliyetlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
could
/kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek;
USER: olabilir, ebil, could, could
GT
GD
C
H
L
M
O
course
/kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış;
VERB: koşmak, akmak, koşturmak;
USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki
GT
GD
C
H
L
M
O
crash
/kræʃ/ = NOUN: kaza, gürültü, iflas, çatırtı, parçalanma, yoğun kurs;
VERB: çarpmak, batmak, parçalanmak, kırılmak, gürültüyle düşmek, gürültü etmek, iflas etmek, düşmek, davetsiz olarak gitmek, sabahlamak;
USER: kaza, çökmesine, kilitlenmesine, çökme, çökebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
create
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
creating
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturma, yaratmak, yaratma, oluştururken
GT
GD
C
H
L
M
O
credit
/ˈkred.ɪt/ = NOUN: kredi, alacak, itibar, güven, vade, saygınlık, kazanç, beğeni, emniyet, hesaptaki para miktarı, inanma;
VERB: kredi vermek, inanmak, yatırmak, güvenmek, kredisine yazmak;
USER: kredi, Hesaba, Hesaba Para, Credit, kredisi, kredisi
GT
GD
C
H
L
M
O
currency
/ˈkʌr.ən.si/ = NOUN: para, döviz, geçerlilik, tedavül, değer, geçerlik, dolaşım, devir, yaygınlık;
USER: para, birimi, para birimi, döviz, kur
GT
GD
C
H
L
M
O
currently
/ˈkʌr.ənt/ = ADVERB: şu anda, halen, bu günlerde;
USER: şu anda, anda, henüz, şu, halen
GT
GD
C
H
L
M
O
curve
/kɜːv/ = NOUN: eğri, kavis, viraj, kıvrım, dönemeç, kavisli şey;
VERB: eğmek, bükülmek, kavis çizmek, eğilmek, bükmek;
USER: eğri, eğrisi, eğrisinin, eğrinin, eğrisini
GT
GD
C
H
L
M
O
customer
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye
GT
GD
C
H
L
M
O
customers
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine
GT
GD
C
H
L
M
O
data
/ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat;
USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
day
/deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem;
USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde
GT
GD
C
H
L
M
O
debate
/dɪˈbeɪt/ = NOUN: tartışma, müzakere, görüşme, çekişme;
VERB: tartışmak, çekişmek, danışmak, düşünüp taşınmak, dikkate almak;
USER: tartışma, tartışmalar, tartışmaya, tartışmanın, tartışmaları
GT
GD
C
H
L
M
O
dec
/ˈdeb.juː.tɒnt/ = ABBREVIATION: Aralık
GT
GD
C
H
L
M
O
decade
/ˈdek.eɪd/ = NOUN: onyıl, onluk, onlu grup, onlu takım;
USER: on yıl, on, on yılda, on yılın, on yıllık
GT
GD
C
H
L
M
O
decades
/ˈdek.eɪd/ = NOUN: onyıl, onluk, onlu grup, onlu takım;
USER: yıl, on yıl, yıllardır, on, yıllarda
GT
GD
C
H
L
M
O
decentralized
/dēˈsentrəˌlīz/ = VERB: bağımsız yönetime geçmek;
USER: merkezi olmayan, merkezi, dağıtılmış, olmayan
GT
GD
C
H
L
M
O
degrees
/dɪˈɡriː/ = NOUN: derece, lisans, diploma, ünvan, rütbe, aşama, evre, sıralı notalar, karşılaştırmalı üstünlük derecesi;
USER: derece, dereceye, derecelerde, derecelik, dereceleri
GT
GD
C
H
L
M
O
democratic
/ˌdeməˈkratik/ = ADJECTIVE: demokratik, demokrasiye uygun, demokratik partiye ait;
USER: demokratik, demokratik bir, demokrat, demokrasi
GT
GD
C
H
L
M
O
demonstration
/ˌdem.ənˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: gösteri, gösterme, ispat, kanıtlama, kanıt, arz;
USER: gösteri, demo, gösterisi, gösteriye, demonstrasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
developed
/dɪˈvel.əpt/ = ADJECTIVE: gelişmiş, bayındır;
USER: gelişmiş, geliştirilen, geliştirilmiştir, geliştirilmiş, geliştirdi, geliştirdi
GT
GD
C
H
L
M
O
developers
/dɪˈvel.ə.pər/ = NOUN: gelişim gösteren kimse, film banyosu ilacı, şehir plânlamacısı;
USER: geliştiriciler, geliştiricileri, pazarlamacılar, geliştiricilerin, geliştirici
GT
GD
C
H
L
M
O
diagnostics
= NOUN: teşhis bilimi;
USER: teşhis, tanılama, tanı, diagnostik, diyagnoz
GT
GD
C
H
L
M
O
did
/dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did
GT
GD
C
H
L
M
O
different
/ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer;
USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli
GT
GD
C
H
L
M
O
difficult
/ˈdɪf.ɪ.kəlt/ = ADJECTIVE: zor, güç, çetin, geçimsiz, inatçı, huysuz, titiz, çatal, belâlı, müşkülpesent, zor beğenen;
USER: zor, zordur, zor bir, güç, zorlu, zorlu
GT
GD
C
H
L
M
O
diligence
/ˈdɪl.ɪ.dʒənt/ = NOUN: çalışkanlık, çaba, önlem, hamaratlık, atlı posta arabası;
USER: çalışkanlık, tespiti, özen, diligence, titizlik
GT
GD
C
H
L
M
O
directly
/daɪˈrekt.li/ = ADVERB: direkt olarak, doğrudan doğruya, hemen, doğruca, dosdoğru, açıkça, yapar yapmaz, anlaşılır biçimde;
USER: doğrudan doğruya, direkt olarak, doğrudan, direkt, irtibata, irtibata
GT
GD
C
H
L
M
O
discuss
/dɪˈskʌs/ = VERB: tartışmak, görüşmek, tadına varmak, tadını çıkarmak;
USER: tartışmak, görüşmek, tartışacağız, ele, tartış
GT
GD
C
H
L
M
O
discussion
/dɪˈskʌʃ.ən/ = NOUN: tartışma, görüşme, müzakere, münazara, bahis;
USER: tartışma, tartışmaya, tartışması, tartışmalar, tartışılması
GT
GD
C
H
L
M
O
dispense
/dɪˈspens/ = VERB: dağıtmak, ilaç hazırlamak, bağışlamak, hariç tutmak, uygulamak;
USER: dağıtmak, dağıtım, vazgeçmek, dağıtma, dağıtıcı
GT
GD
C
H
L
M
O
do
/də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek;
NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do;
USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
document
/ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: belge, döküman, evrak, delil;
VERB: belgelemek, kanıtlamak, belgelere dayandırmak, dipnotlar koymak, döküman sağlamak;
USER: belge, belgenin, belgeyi, doküman, belgesi
GT
GD
C
H
L
M
O
doesn
/ˈdʌz.ənt/ = USER: doesn, Ne farkeder, farkeder, yaramıyor, bu hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
doing
/ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı;
USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak
GT
GD
C
H
L
M
O
dominant
/ˈdɒm.ɪ.nənt/ = ADJECTIVE: baskın, hakim, egemen, dominant, başat, etken, nüfuzlu, hükmeden;
NOUN: başat karakter, baskın karakter, dominant özellik;
USER: baskın, hakim, egemen, dominant, hâkim
GT
GD
C
H
L
M
O
don
/dɒn/ = VERB: giymek, giydirmek;
NOUN: bey, öğretim görevlisi, İspanyol efendisi, uzman;
USER: don, değil, öyle, yapma, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
dot
/dɒt/ = NOUN: nokta, benek;
VERB: noktalamak, nokta koymak, beneklemek, dağıtmak, serpiştirmek, geçirmek;
USER: nokta, dot, noktalı
GT
GD
C
H
L
M
O
drawn
/drɔːn/ = ADJECTIVE: çekilmiş, bitkin, süzgün, gergin, berabere biten, yorgun, tükenmiş;
USER: çekilmiş, çizilmiş, çizilir, çizilen, çekilir
GT
GD
C
H
L
M
O
due
/djuː/ = ADJECTIVE: gereken, uygun, beklenen, zamanı gelmiş, vadesi dolmuş;
NOUN: hak;
ADVERB: tam, doğru;
USER: nedeniyle, bağlı, dolayı, sayesinde, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
during
/ˈdjʊə.rɪŋ/ = PREPOSITION: sırasında, boyunca, esnasında, süresince, iken;
USER: sırasında, boyunca, esnasında, sırasındaki, içinde, içinde
GT
GD
C
H
L
M
O
each
/iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir;
PRONOUN: her biri, tanesi;
USER: her, her bir, her biri, her biri
GT
GD
C
H
L
M
O
early
/ˈɜː.li/ = ADJECTIVE: erken, ilk, eski, başlangıç, çabuk, acele;
ADVERB: erken, erkenden, önce, çabuk, ilk olarak, zamanından önce, evvel;
USER: erken, ilk, başlarında, başında, erken bir, erken bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ease
/iːz/ = VERB: kolaylaştırmak, hafifletmek, rahatlatmak, dindirmek, yatıştırmak, gevşetmek, rahatlamak, dikkatle yerleştirmek;
NOUN: rahat, kolaylık, rahatlık, huzur, refah, içi rahat olma, dinme, konfor;
USER: kolaylaştırmak, kolaylığı, kolay, hafifletmek, kolaylık
GT
GD
C
H
L
M
O
easy
/ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest;
USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay
GT
GD
C
H
L
M
O
ebay
/ˈiːˌbeɪ/ = USER: ebay, eBay'de, eBay'da, Amazon
GT
GD
C
H
L
M
O
economy
/ɪˈkɒn.ə.mi/ = NOUN: ekonomi, iktisat, tasarruf, idare, örgüt;
USER: ekonomi, ekonomisi, ekonominin, ekonomisinin, ekonomisine
GT
GD
C
H
L
M
O
editor
/ˈed.ɪ.tər/ = NOUN: editör, yayımcı, başyazar, yazı ileri müdürü, program kurgu sorumlusu;
USER: editör, editörü, düzenleyici, düzenleyicisi, Editöre
GT
GD
C
H
L
M
O
emerge
/ɪˈmɜːdʒ/ = VERB: çıkmak, ortaya çıkmak, su yüzüne çıkmak, doğmak, yücelmek, gün ışığına çıkmak;
USER: çıkmak, ortaya, emerge, ortaya çıkar, çıkmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
emergence
/ɪˈmɜː.dʒəns/ = NOUN: çıkma;
USER: ortaya çıkması, ortaya, çıkması, ortaya çıkışı, çıkışı
GT
GD
C
H
L
M
O
emerges
/ɪˈmɜːdʒ/ = VERB: çıkmak, ortaya çıkmak, su yüzüne çıkmak, doğmak, yücelmek, gün ışığına çıkmak;
USER: ortaya, ortaya çıkar, ortaya çıkmaktadır, çıkar, ortaya çıkıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
enables
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: sağlar, sağlayan, olanak sağlar, etkinleştirir, olanak
GT
GD
C
H
L
M
O
enabling
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: sağlayan, sağlayarak, etkinleştirme, olanak, etkinleştirerek
GT
GD
C
H
L
M
O
encapsulating
GT
GD
C
H
L
M
O
encounter
/ɪnˈkaʊn.tər/ = NOUN: karşılaşma, rastlama, tesadüf, rastlantı, çarpışma, dövüşme, eğitim amacıyla toplanma;
VERB: karşılaşmak, rastlamak, çarpışmak, yüz yüze gelmek;
USER: karşılaşma, karşılaşırsanız, karşılaşabilirsiniz, karşılaşabileceğiniz, karşılaşmak
GT
GD
C
H
L
M
O
encryption
/ɪnˈkrɪpt/ = USER: şifreleme, Şifre, Encryption, şifrelemesi, şifrelemeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
end
/end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm;
VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak;
USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç
GT
GD
C
H
L
M
O
endorses
/ɪnˈdɔːs/ = USER: onayladı, onayladığına, onaylamakta, onayladığı, uyacağını taahhüt
GT
GD
C
H
L
M
O
errors
/ˈer.ər/ = NOUN: hata, yanlışlık, yanlış, yanılgı, suç, falso;
USER: hataları, hatalar, hata, hatalarını, hataların
GT
GD
C
H
L
M
O
estimates
/ˈes.tɪ.meɪt/ = NOUN: tahmin, hesap, takdir, değerlendirme, ölçüm, hüküm;
USER: tahminler, tahminleri, tahmin, tahminlere, tahminlerine
GT
GD
C
H
L
M
O
ethical
/ˈeθ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: törel, ahlâki, ahlâklı, ahlâka uygun, reçete ile verilen;
USER: etik, ahlaki, etik bir
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
event
/ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet;
USER: olay, olayı, etkinlik, durumunda, etkinliği
GT
GD
C
H
L
M
O
every
/ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün;
USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir
GT
GD
C
H
L
M
O
everyday
/ˈev.ri.deɪ/ = ADJECTIVE: günlük, her gün, gündelik, her günkü, olağan, basit, vasat, adi, orta halli;
USER: her gün, günlük, gün, gündelik, hergün
GT
GD
C
H
L
M
O
exchange
/ɪksˈtʃeɪndʒ/ = NOUN: değiş tokuş, takas, değiştirme, kambiyo, borsa, santral, bozma, trampa;
VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek;
USER: değiştirme, takas, değişimi, değiş tokuşu, Döviz
GT
GD
C
H
L
M
O
executive
/ɪɡˈzek.jʊ.tɪv/ = ADJECTIVE: yürütme, yönetim, icra, yetkili, uygulama ile ilgili;
NOUN: yönetici, idareci, hükümet;
USER: yürütme, yönetici, executive, yönetim, icra
GT
GD
C
H
L
M
O
existence
/ɪɡˈzɪs.təns/ = NOUN: varlık, varoluş, olma, hayat, ömür;
USER: varlık, varoluş, varlığı, varlığını, varlığının
GT
GD
C
H
L
M
O
existing
/ɪɡˈzɪs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: mevcut, var olan, bugünkü;
NOUN: olma;
USER: mevcut, varolan, var olan
GT
GD
C
H
L
M
O
expensive
/ɪkˈspen.sɪv/ = ADJECTIVE: pahalı, masraflı, pahalıya mal olan;
USER: pahalı, pahalı bir, pahalıdır, ucuz, expensive
GT
GD
C
H
L
M
O
experimental
/ikˌsperəˈmen(t)l/ = ADJECTIVE: deneysel, denek, deneyde kullanılan, deneyimle kazanılan, deneme niteliğinde;
USER: deneysel, deney, deneme, deneysel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
experts
/ˈek.spɜːt/ = NOUN: uzman, bilirkişi, usta, eksper, üstâd, erbap;
USER: uzmanlar, uzmanları, uzman, uzmanların, uzmanlardan
GT
GD
C
H
L
M
O
expose
/ɪkˈspəʊz/ = VERB: göstermek, ortaya çıkarmak, sergilemek, açığa çıkarmak, bırakmak, maruz bırakmak, teşhir etmek, ışıklandırmak;
NOUN: ortaya çıkarma, kirli çamaşırları açıklama, gerçekleri açıklama, gerçekleri açıklayan kitap;
USER: ortaya çıkarmak, maruz, açığa, göstermek, maruz kalmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
extended
/ɪkˈsten.dɪd/ = ADJECTIVE: genişletilmiş, uzun, geniş, uzatılan, uzayan, yayılmış, büyük, büyütülmüş;
USER: genişletilmiş, uzun, uzatılmış, geniş, uzun bir
GT
GD
C
H
L
M
O
extends
/ɪkˈstend/ = VERB: uzatmak, genişletmek, yaymak, vermek, genişlemek, büyümek, uzamak, devam ettirmek, avcı hattına yayılmak, yardım eli uzatmak;
USER: uzanır, uzanan, genişletir, uzatır, genişleten
GT
GD
C
H
L
M
O
extremely
/ɪkˈstriːm.li/ = ADVERB: son derece, aşırı, aşırı derecede, fazlasıyla, aşırı boyutta;
USER: son derece, derece, çok, oldukça, aşırı
GT
GD
C
H
L
M
O
facilitated
/fəˈsɪl.ɪ.teɪt/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek;
USER: kolaylaştırdı, kolaylaştırılmış, kolaylaştırmıştır, kolaylaştırılmıştır, kolaylaştırılır
GT
GD
C
H
L
M
O
facilitates
/fəˈsɪl.ɪ.teɪt/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek;
USER: kolaylaştırır, kolaylaştıran, kolaylaştırmaktadır, kolaylaştırıyor, olanak
GT
GD
C
H
L
M
O
fairly
/ˈfeə.li/ = ADVERB: oldukça, dürüstçe, epeyce, epey, adilane, adeta, açıkça, tam olarak, temiz, büsbütün, uygun bir şekilde, güzelce, safça, uygunca, tarafsızca, harfi harfine, dosdoğru;
USER: oldukça, adil, dürüstçe, epeyce
GT
GD
C
H
L
M
O
faking
/feɪk/ = VERB: aldatmak, taklit etmek, numara yapmak, sahtesini yapmak, olduğundan iyi gibi göstermek, sağ gösterip sol vurmak;
USER: taklit, numara, numara yapıyor, faking
GT
GD
C
H
L
M
O
far
/fɑːr/ = ADJECTIVE: uzak, öteki, öbür, ırak, mesafe katetmiş;
ADVERB: uzak, uzakta, uzağa;
USER: uzak, uzakta, kadar, çok, kadarıyla, kadarıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
fast
/fɑːst/ = ADJECTIVE: hızlı, hızla, çabuk, süratli, seri, ileri, dayanıklı, sıkı, sabit, solmaz, değişmez, sağlam, uçarı, rengi atmaz, eli çabuk, ayrılmaz, tez canlı, su gibi;
ADVERB: hızlı, hızla, süratle, çabucak, sımsıkı, sıkıca, sık sık, defalarca, hoppaca, derin olarak;
NOUN: oruç, oruç süresi;
VERB: oruç tutmak;
USER: hızlı, hızlı bir, hızla, çabuk
GT
GD
C
H
L
M
O
few
/fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt;
NOUN: az miktar;
USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı
GT
GD
C
H
L
M
O
fiction
/ˈfɪk.ʃən/ = NOUN: kurgu, roman, uydurma, masal, düş, hayâl ürünü şey, hayâl ürünü roman;
USER: kurgu, Fiction, Roman, kurmaca, Sanat edebiyatı
GT
GD
C
H
L
M
O
field
/fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı;
VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak;
USER: alan, alanında, alanı, alanda, alanına
GT
GD
C
H
L
M
O
figure
/ˈfɪɡ.ər/ = NOUN: rakam, şekil, figür, resim, sayı, şahsiyet, desen, şahıs, endam, vücut yapısı;
VERB: resmetmek, tasvir etmek;
USER: anlamaya, rakam, anlamak, şekil, biçim
GT
GD
C
H
L
M
O
financial
/faɪˈnæn.ʃəl/ = ADJECTIVE: finansal, mali, parasal;
USER: mali, finansal, finans, maddi, finansman
GT
GD
C
H
L
M
O
finds
/faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak;
NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey;
USER: bulur, bulduğu, bulursa, bulan, buluyor
GT
GD
C
H
L
M
O
fit
/fɪt/ = ADJECTIVE: uygun, formda, zinde, layık, sağlıklı, yeterli;
VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak;
NOUN: uyma, hastalık nöbeti;
USER: uygun, uyacak, sığacak, uyum, sığdırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
fits
/fit/ = VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak, yakıştırmak, yakışmak;
NOUN: uyma, hastalık nöbeti, oturma, uygun olma, kriz, kapris, heves;
USER: uyar, uygun, uyan, uyuyor, uyum
GT
GD
C
H
L
M
O
flexible
/ˈflek.sɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: esnek, elastik, değişken, eğilebilir, hareket kabiliyeti yüksek, uysal, yumuşak başlı, sabit olmayan;
USER: esnek, esnek bir, esnektir
GT
GD
C
H
L
M
O
flexibly
/ˈflek.sɪ.bl̩/ = USER: esnek, esnek bir, esnek olarak, esnek bir şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
fostering
/ˈfɒs.tər/ = VERB: beslemek, teşvik etmek, büyütmek, bakmak, gayretlendirmek;
USER: teşvik, teşvik edilmesi, teşvik etmek, desteklenmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
founded
/found/ = ADJECTIVE: kurulmuş, kuruluş tarihi;
USER: kurulmuş, kurdu, kurulan, kurulmuştur, kuruldu
GT
GD
C
H
L
M
O
four
/fɔːr/ = USER: four-, four, dörtlü;
USER: dört, dört adet, dört adet
GT
GD
C
H
L
M
O
fragmented
/fræɡˈmen.tɪd/ = USER: parçalanmış, parçalı, bölünmüş, parçalanmış bir, bölünmüş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
framework
/ˈfreɪm.wɜːk/ = NOUN: yapı, çatı, iskelet, sistem, kadro;
USER: yapı, çatı, iskelet, çerçeve, çerçevesinde, çerçevesinde
GT
GD
C
H
L
M
O
free
/friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf;
ADVERB: ücretsiz, serbestçe;
VERB: kurtarmak, serbest bırakmak;
USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
functionality
/ˌfʌŋk.ʃənˈæl.ə.ti/ = USER: işlevselliği, işlevsellik, işlevi, işlevselliğini, işlevleri
GT
GD
C
H
L
M
O
fund
/fʌnd/ = NOUN: fon, sermaye, kaynak, ödenek, para kaynağı;
VERB: yatırmak, yatırım yapmak, sermayeye çevirmek;
USER: fon, fonu, fonuna, fonun, fonunun
GT
GD
C
H
L
M
O
future
/ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme;
ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli;
USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe
GT
GD
C
H
L
M
O
gaining
/ɡeɪn/ = NOUN: kazanma;
USER: kazanma, kazanıyor, kazanmaktadır, kabul, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
galatea
GT
GD
C
H
L
M
O
gaming
/ˈɡeɪ.mɪŋ/ = VERB: kumar oynamak, spekülasyon yapmak, riske atmak;
USER: kumar, oyun, bahis, gaming, bir oyun
GT
GD
C
H
L
M
O
gap
/ɡæp/ = NOUN: boşluk, fark, aralık, uçurum, açıklık, ara, ayrılık, geçit;
USER: boşluk, boşluğu, açığı, farkı, fark
GT
GD
C
H
L
M
O
general
/ˈdʒen.ər.əl/ = ADJECTIVE: genel, umumi, yaygın, baş, tahmini, şef;
NOUN: general, komutan, orgeneral, genel ilkeler, tarikat lideri;
USER: genel, General, genel bir, genel olarak, genelde, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
get
/ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın
GT
GD
C
H
L
M
O
gives
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
USER: verir, sağlar, veren, veriyor, vermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
global
/ˈɡləʊ.bəl/ = ADJECTIVE: global, dünya çapında, evrensel, küre biçiminde;
USER: global, küresel, genel, dünya, küresel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
goal
/ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal;
USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi
GT
GD
C
H
L
M
O
goals
/ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal;
USER: hedefleri, hedefler, goller, gol, çok goller
GT
GD
C
H
L
M
O
going
/ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo;
ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan;
USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
good
/ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu;
ADVERB: oldukça;
NOUN: hayır;
USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel
GT
GD
C
H
L
M
O
government
/ˈɡʌv.ən.mənt/ = NOUN: hükümet, devlet, yönetim, idare, yönetme, rejim, yönetim biçimi, siyasal bilgiler, siyaset bilimi;
USER: hükümet, devlet, hükümeti, hükümetin, hükümetinin
GT
GD
C
H
L
M
O
grab
/ɡræb/ = VERB: kapmak, yakalamak, zorla almak;
NOUN: alma, kapma, gasp, kaptıkaçtı yöntemi, tırnaklı kaldıraç;
USER: kapmak, yakala, çekmeye, al, yakalayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
granted
/ɡrɑːnt/ = ADJECTIVE: imtiyazlı, diyelim ki;
USER: verilen, verilir, verilmiş, kabul, verilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
growing
/ˈɡrəʊ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: büyüyen, artan, gelişen, çoğalan;
NOUN: büyüme, yetiştirme, gelişme, tarım;
USER: büyüyen, artan, büyüyor, büyüyen bir, giderek artan
GT
GD
C
H
L
M
O
growth
/ɡrəʊθ/ = NOUN: üretici, yetiştirici, yetişen bitki;
USER: büyüme, büyümesi, büyümenin, büyümesini, büyümeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
ha
/hɑː/ = INTERJECTION: Ha!, Vay!, Ya!;
USER: ha, hektar, hektarlık
GT
GD
C
H
L
M
O
had
/hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
handful
/ˈhænd.fʊl/ = NOUN: avuç, avuç dolusu, ele avuca sığmayan tip, başa çıkılması zor kimse;
USER: avuç, avuç dolusu, bir avuç, tutam
GT
GD
C
H
L
M
O
handle
/ˈhæn.dəl/ = VERB: işlemek, ele almak, kullanmak, dokunmak, ellemek, üstesinden gelmek, başa çıkmak, idare etmek;
NOUN: sap, kol, kulp, tutacak;
USER: işlemek, ele, idare, işleyebilir, kolu
GT
GD
C
H
L
M
O
happen
/ˈhæp.ən/ = VERB: olmak, meydana gelmek, rastlamak, cereyan etmek, başından geçmek, tesadüf etmek, başına gelmek;
USER: olur, ne, gerçekleşmesi, başına, oldu
GT
GD
C
H
L
M
O
happens
/ˈhæp.ən/ = VERB: olmak, meydana gelmek, rastlamak, cereyan etmek, başından geçmek, tesadüf etmek, başına gelmek;
USER: olur, umulur, durumda, oluyor, olmuyor, olmuyor
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
he
/hiː/ = PRONOUN: o, kendisi;
NOUN: erkek;
USER: o, diye, onun, de, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
head
/hed/ = NOUN: baş, kafa, ana, başkan, tepe, müdür, kelle, şef, lider, akıl;
ADJECTIVE: baş, baştaki;
USER: baş, kafa, başkanı, kafası, başı
GT
GD
C
H
L
M
O
heard
/hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak;
USER: duydum, duymuş, duydun, duydunuz, duymadım
GT
GD
C
H
L
M
O
help
/help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin;
VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak;
USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
helps
/help/ = USER: yardımcı olur, yardımcı, olur, yardımcı olan, yardım, yardım
GT
GD
C
H
L
M
O
high
/haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı;
ADVERB: yükseğe, yüksekte;
NOUN: lise;
USER: yüksek, yüksek bir, üst, high
GT
GD
C
H
L
M
O
higher
/ˈhaɪ.ər/ = ADJECTIVE: ileri;
ADVERB: daha yukarı;
USER: yüksek, daha yüksek, daha, yüksek bir, yüksektir
GT
GD
C
H
L
M
O
hindsight
/ˈhaɪnd.saɪt/ = NOUN: gez, önemini sonradan anlama, geç anlama;
USER: gez, çocukların, sonradan, bu çocukların, Geriye dönüp bakıldığında
GT
GD
C
H
L
M
O
his
/hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki;
USER: onun, yaptığı, kendi, kendi
GT
GD
C
H
L
M
O
hockey
/ˈhɒk.i/ = NOUN: hokey;
USER: hokey, hokeyi, Hockey, Buz hokeyi, basketbol
GT
GD
C
H
L
M
O
hospital
/ˈhɒs.pɪ.təl/ = NOUN: hastane, darülaceze, bakımevi, tamirhane;
USER: hastane, hastanede, hastaneye, hastanenin, hastanesi
GT
GD
C
H
L
M
O
hosted
/həʊst/ = VERB: ağırlamak, evsahipliği yapmak, konuk etmek;
USER: ev sahipliği yaptı, ev sahipliği, barındırılan, barındırılıyor, ev sahipliğinde
GT
GD
C
H
L
M
O
houses
/haʊs/ = NOUN: ev, konut, şirket, hane, meclis, mesken, ev halkı, yurt, sinema salonu, gösteri;
VERB: barındırmak, evde oturmak, ev sağlamak, eve yerleştirmek;
USER: evler, evleri, evlerin, ev, evlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
hubbub
/ˈhʌb.ʌb/ = NOUN: şamata, gürültü, velvele, karmaşa;
USER: şamata, gürültü, karmaşasından, hubbub, velvele
GT
GD
C
H
L
M
O
human
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
ADJECTIVE: insan, insani, beşeri;
USER: insan, insani, insanın, beşeri
GT
GD
C
H
L
M
O
humanity
/hjuːˈmæn.ə.ti/ = NOUN: insanlık, insan, insanlar, insancıllık, yardımseverlik, kişilik;
USER: insanlık, insanlığın, insanlığa, insanlığı, insan
GT
GD
C
H
L
M
O
humanoid
/ˈ(h)yo͞oməˌnoid/ = USER: insansı, humanoid, insanımsı, insansı bir, insansi,
GT
GD
C
H
L
M
O
idea
/aɪˈdɪə/ = NOUN: fikir, düşünce, görüş, amaç, plan, kanı, niyet;
USER: fikir, fikri, bir fikir, fikrim, fikirdir, fikirdir
GT
GD
C
H
L
M
O
ie
/ˌaɪˈiː/ = USER: yani, örneğin, örn., ie
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
ill
/ɪl/ = ADJECTIVE: kötü, hasta, rahatsız, zararlı, fena, sağlıksız;
ADVERB: kötü, fena, zar zor;
NOUN: hastalık, rahatsızlık, dert;
USER: hasta, kötü, ill, hastalık, hastalık
GT
GD
C
H
L
M
O
images
/ˈɪm.ɪdʒ/ = NOUN: görüntü, resim, imaj, şekil, simge, kopya, heykel, put, benzetme, benzer;
USER: görüntüler, görüntüleri, görüntü, resimler, resim
GT
GD
C
H
L
M
O
imagine
/ɪˈmædʒ.ɪn/ = VERB: düşünmek, hayal etmek, tasavvur etmek, düşlemek, hayal kurmak, farzetmek, sanmak, kafasında canlandırmak;
USER: hayal etmek, düşünmek, hayal, düşünün, tahmin
GT
GD
C
H
L
M
O
immediately
/ɪˈmiː.di.ət.li/ = ADVERB: hemen, derhal, doğrudan doğruya, direkt olarak;
USER: hemen, derhal, şimdi, anında, anında
GT
GD
C
H
L
M
O
impact
/imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok;
VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek;
USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri
GT
GD
C
H
L
M
O
important
/ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş;
USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem
GT
GD
C
H
L
M
O
improved
/ɪmˈpruːv/ = ADJECTIVE: gelişmiş, iyileşmiş, düzelmiş, ilerlemiş;
USER: gelişmiş, geliştirilmiş, geliştirilmiştir, geliştirilebilir, geliştirdi
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
includes
/ɪnˈkluːd/ = VERB: katmak, içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak;
USER: içerir, içeren, içermektedir, bulunmaktadır, dahildir
GT
GD
C
H
L
M
O
including
/ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan;
ADJECTIVE: içeren;
USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren
GT
GD
C
H
L
M
O
incur
/ɪnˈkɜːr/ = VERB: uğramak, girmek, yaratmak, maruz kalmak, yakalanmak, tutulmak;
USER: uğramak, tabi, tabidir, maruz, tahakkuk
GT
GD
C
H
L
M
O
industries
/ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık;
USER: sanayi, sektörlerde, Endüstriyel, endüstrisi, endüstriler
GT
GD
C
H
L
M
O
industry
/ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık;
USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü
GT
GD
C
H
L
M
O
information
/ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia;
USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
inherent
/ɪnˈher.ənt/ = ADJECTIVE: doğal, doğasında olan, özünde olan, doğuştan olan, yaradılıştan;
USER: doğal, doğasında, içsel, özgü, içkin
GT
GD
C
H
L
M
O
insanely
/ɪnˈseɪn.li/ = USER: delicesine, insanely, deli gibi, delice
GT
GD
C
H
L
M
O
institutional
/ˌɪn.stɪˈtjuː.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: kurumsal, geleneksel;
USER: kurumsal, kurum, kurumsal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
integral
/ˈɪn.tɪ.ɡrəl/ = NOUN: integral, tam şey, bütün şey, türevi bilinen fonksiyon;
ADJECTIVE: integral, tamamlayıcı, bütünleyici, tam, tümlev, tek parça, bütünü oluşturan, tamsayılardan oluşan;
USER: integral, ayrılmaz, tamamlayıcı, entegre, ayrılmaz bir
GT
GD
C
H
L
M
O
integrated
/ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = ADJECTIVE: entegre, birleşik, bütünlemiş, karma;
USER: entegre, tümleşik, entegre edilmiş, entegre edilmiştir, bütünleşmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
integrating
/ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = VERB: birleştirmek, tamamlamak, bütünlemek, kaynaştırmak, katmak, integralini almak, ilave etmek;
USER: entegre, bütünleştirerek, entegrasyonu, entegre etmek, birleştirerek
GT
GD
C
H
L
M
O
intelligence
/inˈtelijəns/ = NOUN: istihbarat, zekâ, akıl, bilgi, anlayış, haberalma, akıllılık, zekilik, kafa, beyin, anlama, idrak, akıllı kimse;
USER: istihbarat, zeka, zekası, zekâ, istihbaratı
GT
GD
C
H
L
M
O
intelligent
/inˈtelijənt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, yetenekli, kabiliyetli, kültürlü, usta;
USER: akıllı, zeki, akıllı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
interact
/ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek;
NOUN: perde arası, antrakt;
USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, iletişim, etkileşimli
GT
GD
C
H
L
M
O
interacting
/ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek;
USER: etkileşim, etkileşimde, etkileşime, etkileşen, etkileşerek
GT
GD
C
H
L
M
O
interactions
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşimleri, etkileşimler, etkileşim, etkileşimi, etkileşimlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
interacts
/ˌɪn.təˈrækt/ = NOUN: perde arası, antrakt;
USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, etkileşime girer, etkileşir
GT
GD
C
H
L
M
O
interconnect
/ˌintərkəˈnekt/ = VERB: birleştirmek, bağlantılı olmak, bağlı olmak, bağıntılı olmak, bağlamak;
USER: arabağlantı, bağlantı, birbirine, ara bağlantı, "
GT
GD
C
H
L
M
O
interconnected
/ˌintərkəˈnekt/ = VERB: birleştirmek, bağlantılı olmak, bağlı olmak, bağıntılı olmak, bağlamak;
USER: birbirine, birbirine bağlı, bağlantılı, birbiriyle bağlantılı, enterkonnekte
GT
GD
C
H
L
M
O
interesting
/ˈɪn.trəs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: ilginç, ilgi çekici, enteresan;
USER: ilginç, ilginç bir, ilgini, ilgi çekici, ilginçtir
GT
GD
C
H
L
M
O
internal
/ɪnˈtɜː.nəl/ = ADJECTIVE: iç, dahili, stajyer, içilir;
NOUN: yaradılış, doğa;
USER: iç, dahili, içsel, içi, internal
GT
GD
C
H
L
M
O
international
/ˌɪn.təˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: uluslararası, milletlerarası;
USER: uluslararası, uluslararası bir, uluslar arası, uluslar, İnt, İnt
GT
GD
C
H
L
M
O
internet
/ˈɪn.tə.net/ = NOUN: Internet;
USER: Internet, İnternette, ınternet, İnternet erişimi, internete
GT
GD
C
H
L
M
O
interview
/ˈɪn.tə.vjuː/ = NOUN: röportaj, görüşme, mülâkat;
VERB: görüşmek, röportaj yapmak;
USER: görüşme, röportaj, röportajda, mülakat, görüşmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
into
/ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye;
USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
introduced
/ˌɪn.trəˈdjuːs/ = VERB: tanıtmak, tanıştırmak, sunmak, getirmek, öğretmek, ortaya koymak, takdim etmek, başlamak, içeri sokmak, göstermek;
USER: tanıttı, tanıtıldı, tanıtılan, ortaya, sunulan
GT
GD
C
H
L
M
O
inventors
/ɪnˈven.tər/ = NOUN: mucit, yaratıcı, bulan kimse;
USER: mucitler, mucitleri, mucitlerin, mucit, buluş
GT
GD
C
H
L
M
O
investment
/ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin;
USER: yatırım, yatırımı, yatırımın, yatırımları, yatırım amaçlı
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
isn
/ˈɪz.ənt/ = USER: değil, değil mi, değil mi
GT
GD
C
H
L
M
O
issue
/ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç;
VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek;
USER: konu, sorun, sorunu, konuda
GT
GD
C
H
L
M
O
issues
/ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç;
VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek;
USER: sorunları, konular, sorunlar, konularda, konuları
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
items
/ˈaɪ.təm/ = NOUN: madde, kalem, parça, haber, çeşit;
USER: ürün, öğeleri, öğeler, öğe, ürünler
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
itself
/ɪtˈself/ = PRONOUN: kendisi, kendini, kendi, bizzat, sadece;
USER: kendisi, kendini, kendisini, kendi, kendisine
GT
GD
C
H
L
M
O
itu
= USER: itu, İTÜ, İ.T.Ü., TÜ,
GT
GD
C
H
L
M
O
join
/dʒɔɪn/ = VERB: katılmak, birleştirmek, katmak, üye olmak, birleşmek, eklemek, iştirak etmek, kaynamak, sınırı ortak olmak;
NOUN: birleşme noktası, ek yeri;
USER: katılmak, katılması, katılmaya, katılın, katılabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
july
/dʒʊˈlaɪ/ = NOUN: Temmuz
GT
GD
C
H
L
M
O
june
/dʒuːn/ = NOUN: Haziran Haziran
GT
GD
C
H
L
M
O
keep
/kiːp/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince;
NOUN: matem türküsü;
VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak;
USER: tutmak, devam, tutun, tutmaya, korumak
GT
GD
C
H
L
M
O
kind
/kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su;
ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli;
USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir
GT
GD
C
H
L
M
O
know
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
l
GT
GD
C
H
L
M
O
landmark
/ˈlænd.mɑːk/ = NOUN: işaret, sınır taşı, yön bulma işareti;
USER: işaret, merkezi nokta, dönüm noktası, bölge, dönüm
GT
GD
C
H
L
M
O
language
/ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil;
USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini
GT
GD
C
H
L
M
O
large
/lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri;
USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
late
/leɪt/ = ADJECTIVE: geç, son, rahmetli, gecikmiş, eski, geçen, geç kalan, son zamanlarda olan;
USER: geç, sonlarında, sonunda, geç saatlerde, sonlarına, sonlarına
GT
GD
C
H
L
M
O
later
/ˈleɪ.tər/ = ADVERB: sonra, daha sonra, sonradan;
USER: daha sonra, sonra, sonraki, geç, daha, daha
GT
GD
C
H
L
M
O
lead
/liːd/ = NOUN: kurşun, öncülük, önderlik, rehberlik, kablo;
VERB: sürmek, yönetmek, götürmek, yönlendirmek, önderlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek;
USER: kurşun, yol, neden, sebep, yol açar
GT
GD
C
H
L
M
O
leaders
/ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal;
USER: liderleri, liderler, liderlerinin, liderlerin, lider
GT
GD
C
H
L
M
O
leading
/ˈliː.dɪŋ/ = ADJECTIVE: önemli, başlıca, ileri gelen, ana, önde olan;
USER: önemli, önde gelen, lider, açan, yol
GT
GD
C
H
L
M
O
lean
/lēn/ = ADJECTIVE: yağsız, zayıf, ince, verimsiz, fidan gibi, kıt;
VERB: eğilmek, dayanmak, yaslanmak, meyletmek, eğilim göstermek, meyilli olmak, yaslamak;
NOUN: eğilme, dayanma, meyil;
USER: yalın, eğilmek, yağsız, yaslanıp, dayanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
learn
/lɜːn/ = VERB: öğrenmek, haber almak;
USER: öğrenmek, bilgi, fazla bilgi, bilgi edinmek, Öğreniyorum, Öğreniyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
learning
/ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim;
USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin
GT
GD
C
H
L
M
O
less
/les/ = ADJECTIVE: daha az, daha küçük, eksik, içermeyen;
PREPOSITION: eksi, çıkarılmak üzere;
NOUN: daha az şey, eksik miktar, daha küçük şey;
USER: daha az, az, daha, kısa, düşük
GT
GD
C
H
L
M
O
let
/let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni;
VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek;
USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver
GT
GD
C
H
L
M
O
level
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç;
VERB: dengelemek;
ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst;
USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde
GT
GD
C
H
L
M
O
liberally
/ˈlɪb.ər.əl/ = USER: liberal, bolca, cömertçe, liberal anlamda, akp
GT
GD
C
H
L
M
O
life
/laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın
GT
GD
C
H
L
M
O
like
/laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı;
ADVERB: gibi, benzer;
PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı;
NOUN: benzer;
VERB: beğenmek;
CONJUNCTION: sanki;
USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle
GT
GD
C
H
L
M
O
likely
/ˈlaɪ.kli/ = ADVERB: muhtemelen, büyük ihtimalle, galiba;
ADJECTIVE: olası, muhtemel, mümkün, uygun, mantıklı, inandırıcı;
USER: muhtemelen, olasılıkla, büyük olasılıkla, muhtemeldir, olası
GT
GD
C
H
L
M
O
line
/laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem, bilgi;
VERB: kaplamak, çizmek, çizgi çizmek, astarlamak, doldurmak, kırıştırmak;
USER: çizgi, hat, hattı, satırı, satır, satır
GT
GD
C
H
L
M
O
live
/lɪv/ = ADJECTIVE: canlı, yaşayan, naklen, diri, elektrik yüklü, hayat dolu, güncel, parlak, elektrikli, hareketli, sönmemiş, yanmamış;
VERB: yaşamak, oturmak, hayatta kalmak, hayatın tadını çıkarmak;
USER: canlı, yaşamak, yaşayan, yaşıyor, yaşıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
lives
/laɪvz/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşıyor, hayatını, hayatımızın, hayatlarını, hayatlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
living
/ˈlɪv.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yaşayan, canlı, hayat, sağ, güncel;
NOUN: oturma, yaşam, yaşama, hayat, geçim, papazlık makamı;
USER: yaşam, yaşayan, oturma, canlı, yaşıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
long
/lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük;
NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk;
ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir;
VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek;
USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
lot
/lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip;
VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak;
USER: çok, sürü, yeri, çok şey, birçok, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
low
/ləʊ/ = ADJECTIVE: düşük, alçak, zayıf, ucuz, basık, pes, adi, bodur, karamsar, alçakgönüllü;
ADVERB: alçak, ucuz;
USER: düşük, yükseğe, düşüğe, az, alçak
GT
GD
C
H
L
M
O
m
/əm/ = USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
machine
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede
GT
GD
C
H
L
M
O
machines
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi
GT
GD
C
H
L
M
O
main
/meɪn/ = ADJECTIVE: ana, başlıca, esas, asıl, belli başlı;
NOUN: ana boru, deniz, kuvvet, okyanus, zor, horoz dövüşü;
USER: ana, temel, başlıca, önemli, esas
GT
GD
C
H
L
M
O
mainstream
/ˈmeɪn.striːm/ = USER: ana, genel, ana akım, yaygın, akım
GT
GD
C
H
L
M
O
major
/ˈmeɪ.dʒər/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, majör, başlıca;
NOUN: majör, binbaşı, branş, yetişkin, reşit kimse;
VERB: branşı doğrultusunda yoğunlaşmak, konusunda uzmanlaşmak;
USER: büyük, önemli, ana, önemli bir, büyük bir
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
makes
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
making
/ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi;
USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım
GT
GD
C
H
L
M
O
management
/ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik;
USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
managers
/ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci;
USER: yöneticileri, yöneticiler, yöneticilerin, yöneticilerinin, yönetici
GT
GD
C
H
L
M
O
many
/ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın;
ADVERB: çok;
NOUN: birçoğu;
USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda
GT
GD
C
H
L
M
O
market
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında
GT
GD
C
H
L
M
O
marketplace
/ˈmɑː.kɪt.pleɪs/ = USER: pazar, pazarda, pazarı, piyasası, çarşı
GT
GD
C
H
L
M
O
markets
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: piyasalar, pazarlar, piyasaları, pazarlarda, piyasalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
mastercard
= NOUN: MasterCard
GT
GD
C
H
L
M
O
may
/meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, may, may
GT
GD
C
H
L
M
O
meaning
/mēn/ = NOUN: anlam, kasıt, amaç, manâ, içerik;
ADJECTIVE: anlamlı, niyetli, kasıtlı, manâlı;
USER: anlam, anlamı, anlamına, yani, anlamına gelir
GT
GD
C
H
L
M
O
means
/miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet;
USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına
GT
GD
C
H
L
M
O
mechanisms
/ˈmek.ə.nɪ.zəm/ = NOUN: mekanizma, işleyiş, teknik, mekanikçilik;
USER: mekanizmaları, mekanizmalar, mekanizmalarının, mekanizmaların, mekanizmalarını, mekanizmalarını
GT
GD
C
H
L
M
O
media
/ˈmiː.di.ə/ = NOUN: medya, basın;
USER: medya, Media, ortam, ortamı, medyanın
GT
GD
C
H
L
M
O
medicines
/ˈmed.ɪ.sən/ = NOUN: tıp, ilaç, doktorluk, büyü, sihirbazlık;
USER: ilaçlar, ilaç, ilaçların, ilaçları, ilaçlara
GT
GD
C
H
L
M
O
meeting
/ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme;
USER: toplantı, toplantısı, toplantısında, toplantıda, toplantıya, toplantıya
GT
GD
C
H
L
M
O
messy
/ˈmes.i/ = ADJECTIVE: dağınık, pis, karmakarışık, pasaklı, karman çorman;
USER: dağınık, pis, karışıklık, messy, karışık
GT
GD
C
H
L
M
O
meta
/ˈmet.ə/ = PREFIX: meta, yarı, öte, değişim, başkalaşım
GT
GD
C
H
L
M
O
middlemen
/ˈmɪd.l̩.mæn/ = NOUN: aracı, komisyoncu, madrabaz;
USER: kabzımal, aracılar, Aradaki, Tellalar
GT
GD
C
H
L
M
O
might
/maɪt/ = NOUN: güç, kuvvet, zor;
VERB: mümkün olmak, olası olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, might, belki, belki
GT
GD
C
H
L
M
O
mind
/maɪnd/ = NOUN: zihin, akıl, düşünce, fikir, us, hafıza, şuur, bellek, istek;
VERB: dikkat etmek, dikkatli olmak, itaat etmek;
USER: akla, zihin, sakıncası, mind, sorun
GT
GD
C
H
L
M
O
minds
/maɪnd/ = NOUN: zihin, akıl, düşünce, fikir, us, hafıza, şuur, bellek, istek;
VERB: dikkat etmek, dikkatli olmak, itaat etmek;
USER: zihinleri, kafasında, zihninde, zihinlerini, zihinlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
minsky
= USER: Minsky, Minsky'nin
GT
GD
C
H
L
M
O
moment
/ˈməʊ.mənt/ = NOUN: an, moment, önem, nüfuz;
USER: an, andan, anda, şu, anı, anı
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
most
/məʊst/ = ADVERB: en;
NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar;
ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok;
USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
much
/mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro;
ADJECTIVE: významný významný
GT
GD
C
H
L
M
O
name
/neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse;
VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek;
USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi
GT
GD
C
H
L
M
O
narrow
/ˈnær.əʊ/ = ADJECTIVE: dar, sınırlı, kısıtlı;
VERB: daraltmak, daralmak, kısmak;
USER: dar, dar bir, Daralt, ince, sınırlı
GT
GD
C
H
L
M
O
natural
/ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan;
USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
navigate
/ˈnæv.ɪ.ɡeɪt/ = VERB: gemi yolculuğu yapmak, gemi ile geçmek, tekne kullanmak;
USER: gezinmek, gidin, gitmek, navigasyon, navigate
GT
GD
C
H
L
M
O
need
/niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk;
VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak;
USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız
GT
GD
C
H
L
M
O
needing
/niːd/ = VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak;
USER: gerek, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaç duyan, gerektiren
GT
GD
C
H
L
M
O
needs
/nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar;
ADVERB: ister istemez;
USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
neither
/ˈnaɪ.ðər/ = ADJECTIVE: hiçbiri, ikisi de değil;
PRONOUN: hiçbiri, ikisi de değil;
CONJUNCTION: de değil, ne ... ne de;
USER: hiçbiri, ne, de, ne de
GT
GD
C
H
L
M
O
network
/ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü;
USER: ağ, ağı, şebeke, ağa, network
GT
GD
C
H
L
M
O
networks
/ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü;
USER: ağlar, ağları, ağların, ağ, şebekeleri
GT
GD
C
H
L
M
O
neural
/ˈnjʊə.rəl/ = ADJECTIVE: sinir, sinirsel;
USER: sinir, nöral, sinirsel, yapay sinir, neural
GT
GD
C
H
L
M
O
neutral
/ˈnjuː.trəl/ = ADJECTIVE: nötr, tarafsız, yansız, cinsiyet organı olmayan;
NOUN: tarafsız ülke, tarafsız kimse;
USER: nötr, tarafsız, nötral, tarafsız bir, doğal
GT
GD
C
H
L
M
O
next
/nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki;
ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik;
PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse;
ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra;
USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki
GT
GD
C
H
L
M
O
nice
/naɪs/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, kibar, sevimli, ince, dakik, hassas;
USER: güzel, hoş, güzeldi
GT
GD
C
H
L
M
O
niche
/niːʃ/ = NOUN: oyuk, uygun yer;
VERB: oyuğa koymak, uygun bir yere yerleştirmek, işe yerleştirmek;
USER: niş, bir niş, hücresi
GT
GD
C
H
L
M
O
no
/nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red;
USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
node
/nəʊd/ = NOUN: düğüm, boğum, yumru, bezecik;
USER: düğüm, düğümü, nodu, düğümün, düğümünü
GT
GD
C
H
L
M
O
nodes
/nəʊd/ = NOUN: düğüm, boğum, yumru, bezecik;
USER: düğümleri, düğümler, düğüm, düğümlerin, düğümlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
nor
/nɔːr/ = CONJUNCTION: ne de, ne, de değil;
USER: ne de, ne, veya, ya
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
note
/nəʊt/ = NOUN: not, dikkat, nota, işaret, senet, pusula;
VERB: not etmek, dikkat etmek, yazmak, işaretlemek, belirlemek, önem vermek;
USER: dikkat, not, unutmayın, dikkate, notu
GT
GD
C
H
L
M
O
notes
/nəʊt/ = NOUN: notlar, not;
USER: notlar, not, notları, dipnotlar, notlarınızı
GT
GD
C
H
L
M
O
notion
/ˈnəʊ.ʃən/ = NOUN: kavram, fikir, görüş, kanı, eğilim, heves;
USER: kavram, kavramı, kavramını, fikri, kavramının
GT
GD
C
H
L
M
O
nov
/nəʊˈvem.bər/ = ABBREVIATION: Kasım
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
obvious
/ˈɒb.vi.əs/ = ADJECTIVE: açık, apaçık, ortada, besbelli;
USER: açık, belirgin, bariz, açıktır, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
officer
/ˈɒf.ɪ.sər/ = NOUN: subay, memur, polis memuru;
VERB: komuta etmek, idare etmek, subayları atamak;
USER: subay, memur, memuru, görevlisi, subayı
GT
GD
C
H
L
M
O
official
/əˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: resmi, devlet;
NOUN: memur;
USER: resmi, resmi bir, Hakem, yetkili, official
GT
GD
C
H
L
M
O
officials
/əˈfɪʃ.əl/ = NOUN: memur;
USER: yetkilileri, yetkililer, görevlileri, yetkililerin, yetkililerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
once
/wʌns/ = NOUN: bir kere;
ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden;
CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez;
USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ones
/wʌn/ = NOUN: biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
USER: olanlar, olanları, olanlardan, olanlardır, olanların
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
open
/ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan;
VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak;
USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda
GT
GD
C
H
L
M
O
operate
/ˈɒp.ər.eɪt/ = VERB: çalıştırmak, işletmek, çalışmak, kullanmak, işlemek, ameliyat etmek, etkilemek, etki etmek, borsada işlem yapmak, spekülasyon yapmak;
USER: işletmek, çalıştırmak, faaliyet, çalışır, çalışmasına
GT
GD
C
H
L
M
O
opportunity
/ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum;
USER: fırsat, fırsatı, fırsatını, olanağı, bir fırsat
GT
GD
C
H
L
M
O
optimal
/ˈɒp.tɪ.məm/ = ADJECTIVE: optimum, en uygun, ideal;
USER: en uygun, optimum, uygun, iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
optimize
/ˈɒp.tɪ.maɪz/ = VERB: en uygun hale getirmek, en iyi şekilde kullanmak;
USER: optimize, optimize etmek, duruma, iyi duruma, duruma getirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
optimized
/ˈɒp.tɪ.maɪz/ = VERB: en uygun hale getirmek, en iyi şekilde kullanmak;
USER: optimize, optimize edilmiş, duruma, iyi duruma, optimize edilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
orders
/ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi;
VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek;
USER: emir, siparişleri, sipariş, siparişler, emirleri
GT
GD
C
H
L
M
O
organisms
/ˈɔː.ɡən.ɪ.zəm/ = NOUN: organizma, vücut, yapı, örgüt, canlı varlık;
USER: organizmalar, organizmaların, organizmaları, organizma, organizmalara
GT
GD
C
H
L
M
O
organizing
/ˈɔː.ɡən.aɪz/ = NOUN: düzenleme, düzene sokma;
ADJECTIVE: düzenleyici;
USER: düzenleme, organize, düzenlemek, düzenleyerek, düzenlenmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
other
/ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası;
ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki;
ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka;
USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki
GT
GD
C
H
L
M
O
others
/ˈʌð.ər/ = NOUN: eller;
USER: diğerleri, diğer, başkalarının, başkalarına, başkaları
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
outsource
/ˈaʊt.sɔːs/ = USER: dış kaynak, outsource, fason, dışarıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
outsources
GT
GD
C
H
L
M
O
over
/ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı;
PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında;
ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş;
USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine
GT
GD
C
H
L
M
O
overall
/ˌəʊ.vəˈrɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, tam, etraflı;
ADVERB: bir uçtan bir uca;
NOUN: önlük, göğüslük;
USER: tüm, genel, genel olarak, toplam, kaba
GT
GD
C
H
L
M
O
overhead
/ˈəʊ.və.hed/ = ADJECTIVE: havai, genel, yukarıdan geçen, asma;
ADVERB: üstten, tepeden, havada, yukarıda, tepede, yukarıya;
USER: havai, yükü, genel, tepegöz, üstten
GT
GD
C
H
L
M
O
oversubscribed
/ˌōvərsəbˈskrībd/ = USER: oversubscribed, taleple, fazla taahhüt, oranında talep, daha fazla taahhüt
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
owners
/ˈəʊ.nər/ = NOUN: sahip, mal sahibi, kiraya veren;
USER: sahipleri, Sahipler, İşletme Sahipleri, sahiplerinin, sahiplerine
GT
GD
C
H
L
M
O
package
/ˈpæk.ɪdʒ/ = NOUN: paket, koli, paket program, bohça;
VERB: paketlemek, ambalajlamak;
USER: paket, paketi, paketini, paketinin, paketin
GT
GD
C
H
L
M
O
packages
/ˈpæk.ɪdʒ/ = NOUN: paket, koli, paket program, bohça;
VERB: paketlemek, ambalajlamak;
USER: paketleri, paketler, paket, paketlerini, paketi
GT
GD
C
H
L
M
O
part
/pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı;
ADJECTIVE: kısmen, kısmi;
VERB: ayrılmak;
USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
participants
/pɑːˈtɪs.ɪ.pənt/ = NOUN: katılımcı, iştirakçi, pay sahibi, katkıda bulunan kimse;
USER: katılımcılar, katılımcıların, katılımcı, katılımcıları, katılımcılara, katılımcılara
GT
GD
C
H
L
M
O
participation
/pɑːˌtɪs.ɪˈpeɪ.ʃən/ = NOUN: katılım, katılma, iştirak, ortaklık;
USER: katılım, katılımı, katılımıyla, katılımını, katılma
GT
GD
C
H
L
M
O
parts
/pɑːt/ = NOUN: parçalar, bölge, yetenek, semt;
USER: parçalar, parça, parçaları, parçaların, bölgelerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
passing
/ˈpɑː.sɪŋ/ = ADJECTIVE: geçen, geçer, geçici, gelip geçici, rastgele, tesadüfi;
NOUN: geçiş, geçme, geçirme, ölüm, gitme;
USER: geçen, geçirerek, geçtikten, geçerken, geçme, geçme
GT
GD
C
H
L
M
O
past
/pɑːst/ = NOUN: geçmiş, mazi, geçmiş zaman;
ADJECTIVE: geçmiş, geçen, eski, önceki;
PREPOSITION: geçe, ötesinde, öte, yanından geçerek, geçkin;
ADVERB: geçecek şekilde;
USER: geçmiş, son, geçmişte, Geçtiğimiz, geçen, geçen
GT
GD
C
H
L
M
O
patterns
/ˈpæt.ən/ = NOUN: model, kalıp, şablon, örnek, numune, patron, eşantiyon;
USER: desen, desenleri, kalıpları, desenler, modelleri
GT
GD
C
H
L
M
O
pay
/peɪ/ = NOUN: ödeme, ücret, maaş, bedel;
VERB: ödemek, etmek, para vermek, değmek, karşılığını vermek;
USER: ödeme, ödemek, ödemenizi, ödeme yaparsınız, ödemeniz, ödemeniz
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
perceived
/pəˈsiːv/ = VERB: algılamak, kavramak, hissetmek, idrak etmek, sezmek, kestirmek, farketmek, seçmek;
USER: algılanan, algılanmaktadır, algılanır, algılandığı, algılanması
GT
GD
C
H
L
M
O
perfect
/ˈpɜː.fekt/ = ADJECTIVE: mükemmel, kusursuz, tam, eksiksiz;
VERB: mükemmelleştirmek, tamamlamak, kusursuz yapmak;
NOUN: tamamlanmış geçmiş zamanlı fiil;
USER: mükemmel, mükemmel bir, perfect, kusursuz, idealdir
GT
GD
C
H
L
M
O
peripheral
/pəˈrɪf.ər.əl/ = ADJECTIVE: periferik, çevresel, dış kenara ait;
USER: periferik, çevresel, periferal, çevre, çevre birimi
GT
GD
C
H
L
M
O
photo
/ˈfəʊ.təʊ/ = NOUN: fotoğraf, resim;
VERB: fotoğraflamak, resim vermek;
USER: fotoğraf, fotoğrafı, verilmedi, photo, fotoğrafın
GT
GD
C
H
L
M
O
picking
/pik/ = NOUN: toplama, aşırma;
USER: toplama, seçmek, çekme, evde, alarak
GT
GD
C
H
L
M
O
picture
/ˈpɪk.tʃər/ = NOUN: resim, görüntü, tablo, film, tasvir, çizim;
ADJECTIVE: film;
VERB: resmetmek, çizmek, betimlemek, kafasında canlandırmak, yansıtmak;
USER: resim, resmi, picture, görüntü, resmin, resmin
GT
GD
C
H
L
M
O
pictured
/ˈpɪk.tʃər/ = VERB: resmetmek, çizmek, betimlemek, kafasında canlandırmak, yansıtmak;
USER: resimde, resmedilmiştir, resim, resimdeki, tasvir
GT
GD
C
H
L
M
O
pioneer
/ˌpaɪəˈnɪər/ = NOUN: öncü, önder, kılavuz, önayak olan kimse;
ADJECTIVE: öncü, çığır açan, önde giden;
VERB: öncülük etmek, öncü olmak, çığır açmak, önayak olmak;
USER: öncü, Pioneer, öncüsü, öncülük, öncüdür
GT
GD
C
H
L
M
O
placed
/pleɪs/ = VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak;
USER: yer, yerleştirilmiş, yerleştirilir, yerleştirilen, yerleştirilebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
platform
/ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça;
USER: platform, platformu, platformda, platformunda, bir platform
GT
GD
C
H
L
M
O
pledged
/pledʒ/ = VERB: söz vermek, rehine koymak, şerefine içmek, rehin vermek, kefalet vermek, vâât etmek, sağlığına kadeh kaldırmak;
USER: sözü verdi, sözü, rehin, taahhüt, rehinli
GT
GD
C
H
L
M
O
point
/pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an;
VERB: göstermek, işaret etmek;
USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya
GT
GD
C
H
L
M
O
policy
/ˈpɒl.ə.si/ = NOUN: politika, poliçe, siyaset, tedbir, önlem, hareket tarzı, sigorta belgesi;
USER: politika, politikası, politikasının, ilke, politikasına
GT
GD
C
H
L
M
O
possibilities
/ˌpɒs.əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: olasılık, olanak, ihtimal, imkân;
USER: olanakları, olanaklar, olanakları değerlendirebilirsiniz, olanaklarını, imkanları
GT
GD
C
H
L
M
O
potential
/pəˈten.ʃəl/ = NOUN: potansiyel, gerilim, güç, yeterlik kipi, iktidar;
ADJECTIVE: potansiyel, olası, gizli, açığa çıkmamış;
USER: potansiyel, potansiyeli, olası, potansiyelini, potansiyeline
GT
GD
C
H
L
M
O
powers
/paʊər/ = NOUN: güç, enerji, iktidar, kuvvet, yetki, üs, otorite, yetenek, derman, takât;
USER: güçler, yetkileri, güçleri, güçlerin, yetki
GT
GD
C
H
L
M
O
predict
/prɪˈdɪkt/ = VERB: önceden haber vermek, kehanette bulunmak;
USER: tahmin, önceden, öngörmek, önceden tahmin, tahmin etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
premise
/ˈprem.ɪs/ = NOUN: öncül;
VERB: önceden açıklamak, önermenin nedeni olarak göstermek;
USER: öncül, dayanak noktası, içi, dayanak, önerme
GT
GD
C
H
L
M
O
prevail
/prɪˈveɪl/ = VERB: yenmek, hüküm sürmek, galip gelmek, yürürlükte olmak, yaygın olmak, etkili olmak;
USER: yenmek, geçerli, hakim, esas, üstün
GT
GD
C
H
L
M
O
primers
GT
GD
C
H
L
M
O
privacy
/ˈprɪv.ə.si/ = NOUN: gizlilik, mahremiyet, özel yaşam, gizlilik hakkı, dokunulmazlık, kişiye özellik, yalnızlık;
USER: gizlilik, şartları Gizlilik, gizliliğinizi, gizliliği, mahremiyet
GT
GD
C
H
L
M
O
probably
/ˈprɒb.ə.bli/ = ADVERB: muhtemelen, olasılıkla, belki de, galiba;
USER: muhtemelen, olasılıkla, büyük olasılıkla, belki, ihtimalle, ihtimalle
GT
GD
C
H
L
M
O
processing
/ˈprəʊ.ses/ = NOUN: işleme, işlem, imal, yönlendirme, sıralama;
USER: işleme, işlem, işlenmesi, işlemci, işlemler
GT
GD
C
H
L
M
O
producers
/prəˈdjuː.sər/ = NOUN: üretici, yapımcı, prodüktör, yönetmen, yetiştirici;
USER: üreticileri, üreticiler, üreticilerin, üretici, üreticilerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
product
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün
GT
GD
C
H
L
M
O
project
/ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan;
VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak;
USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin
GT
GD
C
H
L
M
O
proposed
/prəˈpəʊz/ = VERB: önermek, teklif etmek, ileri sürmek, sormak, getirmek, evlenme teklif etmek, niyet etmek, tasarlamak, içmek;
USER: önerilen, teklif, önerdi, önerilmiştir, önerilmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
protect
/prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak;
USER: korumak, koruma, korunmasına, korunması, korumaya
GT
GD
C
H
L
M
O
proved
/pruːv/ = VERB: kanıtlamak, ispatlamak, göstermek, ispat etmek, denemek, ortaya koymak, çıkmak, sınamak, sağlamasını yapmak, tecrübe etmek, anlaşılmak;
USER: oldu, kanıtladı, ispat, kanıtlamıştır, kanıtlanmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
provide
/prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
purchased
/ˈpɜː.tʃəs/ = VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek;
USER: satın, satın alınan, satın aldı, satın aldığınız, alınan
GT
GD
C
H
L
M
O
purpose
/ˈpɜː.pəs/ = NOUN: amaç, maksat, gaye, niyet, azim, kasıt, verilmek istenen mesaj, mesaj;
VERB: amaçlamak, kastetmek, niyet etmek, tasarlamak;
USER: amaç, amacı, amaçlı, amaçla, amacıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
purposes
/ˈpɜː.pəs/ = NOUN: amaç, maksat, gaye, niyet, azim, kasıt, verilmek istenen mesaj, mesaj;
VERB: amaçlamak, kastetmek, niyet etmek, tasarlamak;
USER: amaçlı, amaçları, amacıyla, amaçlar, ihtiyaçlarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
question
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya
GT
GD
C
H
L
M
O
quick
/kwɪk/ = ADJECTIVE: hızlı, çabuk, hızla, seri, süratli, kıvrak, hazır, keskin, tez, şipşak;
ADVERB: hızla, çabucak;
USER: hızlı, hakkında pratik, pratik, hakkında hızlı, hızlı bir, hızlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
quite
/kwaɪt/ = ADVERB: oldukça, tamamen, pek, epey, tam olarak, bayağı, gerçekten, bütünüyle, iyice, büsbütün, elbette, su katılmadık;
USER: oldukça, çok, tamamen, pek, epey, epey
GT
GD
C
H
L
M
O
r
/ɑr/ = NOUN: R harfi;
USER: r,
GT
GD
C
H
L
M
O
ran
/ræn/ = VERB: çalıştırmak, koşmak, yayınlamak, kaçmak, işletmek, yönetmek, kullanmak, koşturmak, yarışmak, geçmek, gitmek, işlemek, akmak, aday olmak, oynatmak, uzanmak, sürmek, adaylığını koymak, koşarak geçmek, çarpmak, sızmak, göstermek, taşımak, tabanları yağlamak, geçip gitmek, yarışa katılmak, sürü halinde gitmek, gidip gelmek, otlatmak, aday göstermek, yürürlükte olmak, kaçakçılığını yapmak, geçerli olmak, erimek;
USER: koştu, ran, koştum, bitti, kaçtı
GT
GD
C
H
L
M
O
rate
/reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi;
VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek;
USER: oran, oranı, hızı, oranının, ücret
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
reach
/riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek;
NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış;
USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır
GT
GD
C
H
L
M
O
reacts
/riˈækt/ = VERB: tepkimek, karşı etki yapmak, tepki yapmak;
USER: tepki, tepki verir, tepki vereceğini, reaksiyona girer, reaksyon verir
GT
GD
C
H
L
M
O
read
/riːd/ = VERB: okumak, okunmak, anlamak, yorumlamak, çözmek, sökmek, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek;
ADJECTIVE: okunan, okumuş, aydın, bilgili;
USER: okumak, okuyun, okuma, okunur, okumaya, okumaya
GT
GD
C
H
L
M
O
reality
/riˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler;
USER: gerçeklik, gerçek, gerçekte, gerçeği, gerçeğe
GT
GD
C
H
L
M
O
realizing
/ˈrɪə.laɪz/ = VERB: gerçekleştirmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, farketmek, uygulamak, idrak etmek, aklında bulundurmak, paraya çevirmek, kazanmak, kâr etmek;
USER: fark, gerçekleştirilmesi, hayata, gerçekleştirmekteyiz, farkında
GT
GD
C
H
L
M
O
really
/ˈrɪə.li/ = ADVERB: gerçekten, aslında, cidden, sahiden, gayet, kesinlikle, kesin olarak, mutlâka;
USER: gerçekten, çok, alınarak, gerçekten çok, aslında, aslında
GT
GD
C
H
L
M
O
receiving
/rɪˈsiːv/ = NOUN: kabul, alış, yayını alma, yataklık;
USER: kabul, alma, alan, alıcı, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
recently
/ˈriː.sənt.li/ = ADVERB: yeni, geçenlerde, yakınlarda, son günlerde, bu günlerde;
USER: yeni, son zamanlarda, son, yakın, yakın zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
recognize
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanımak, kabul, tanır, fark, tanıması
GT
GD
C
H
L
M
O
recognizes
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanır, kabul, tanıdığı, tanımaktadır, algılar
GT
GD
C
H
L
M
O
recognizing
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanıma, kabul, tanımak, fark, tanıyan
GT
GD
C
H
L
M
O
refresher
/rɪˈfreʃ.ər/ = NOUN: ferahlatıcı, serinletici içki, hayat veren, tazeleyen şey, hafızayı canlandıran şey, avukatlık ek ücreti;
USER: ferahlatıcı, tazeleme, Yenileyici, tazelemek, tazeleyici
GT
GD
C
H
L
M
O
registrants
GT
GD
C
H
L
M
O
related
/rɪˈleɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, ilişkin, ilişkili, bağlı, akraba;
USER: ilgili, ilişkin, ilişkili, ile ilgili, bağlı
GT
GD
C
H
L
M
O
relationship
/rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka;
USER: ilişki, ilişkisi, ilişkileri, ilişkiyi, ilişkinin
GT
GD
C
H
L
M
O
reliability
/rɪˈlaɪə.bl̩/ = NOUN: güvenilirlik, dayanıklılık, emniyet, güvenlilik;
USER: güvenilirlik, güvenilirliği, güvenilirliğini, güvenirlik, güvenilir
GT
GD
C
H
L
M
O
remember
/rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek;
USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
reputation
/ˌrep.jʊˈteɪ.ʃən/ = NOUN: itibar, ün, şöhret, ad, şeref;
USER: itibar, ün, üne, bir üne, ünü, ünü
GT
GD
C
H
L
M
O
requests
/rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek;
VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak;
USER: istekleri, kişi, talepleri, istek, isteklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
resell
/ˌriːˈsel/ = VERB: satmak, tekrar satmak;
USER: satmak, sattığınız, satım, satma, tekrar satmak
GT
GD
C
H
L
M
O
resources
/ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler;
USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların
GT
GD
C
H
L
M
O
revolutionize
/ˌrev.əˈluː.ʃən.aɪz/ = VERB: ayaklandırmak, devrim yapmak, devirmek, köklü değişiklik yapmak;
USER: devrim yapmak, devrim, kökten, bir devrim, çığır
GT
GD
C
H
L
M
O
reward
/rɪˈwɔːd/ = VERB: ödüllendirmek, karşılığını vermek, mükâfatlandırmak;
NOUN: ödül, mükâfat, karşılık, hizmet karşılığı kazanılan şey;
USER: ödüllendirmek, ödül, ödüllendirecektir, ödüllendirecek, ödüllendirin
GT
GD
C
H
L
M
O
rewards
/rɪˈwɔːd/ = NOUN: ödül, mükâfat, karşılık, hizmet karşılığı kazanılan şey;
USER: ödülleri, ödüller, senin, ödülleri senin, puanı ödülleri senin
GT
GD
C
H
L
M
O
right
/raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden;
NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek;
USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
rights
/raɪt/ = NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, derleyip toplamak, çeki düzen vermek, itibarını iade etmek;
USER: hakları, haklar, haklarını, haklarının, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
rise
/raɪz/ = NOUN: artış, yükseliş, neden, yükselme, çıkma;
VERB: yükselmek, kalkmak, çıkmak, yükseltmek, doğmak, doğmak, artmak;
USER: artış, yükselmeye, artmaya, yükselmesi, yükselecek
GT
GD
C
H
L
M
O
risk
/rɪsk/ = NOUN: risk, tehlike, riziko;
VERB: tehlikeye atmak, göze almak, riske atmak;
USER: risk, riski, riskini, riskine, riskli
GT
GD
C
H
L
M
O
robot
/ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba;
ADJECTIVE: robot, otomatik;
USER: robot, robotu, robotun
GT
GD
C
H
L
M
O
robotics
/rəʊˈbɒt.ɪks/ = USER: robotik, robot, robotlar, robotics, robotbilim
GT
GD
C
H
L
M
O
robust
/rəʊˈbʌst/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, gürbüz, dirençli, dinç, zorlu, çetin, kaba saba;
USER: güçlü, sağlam, sağlam bir, dayanıklı, güçlü bir
GT
GD
C
H
L
M
O
running
/ˈrʌn.ɪŋ/ = NOUN: çalışma, koşma, koşu, işletme;
ADJECTIVE: akan, koşan, akar, işleyen, sürekli, cari, arka arkaya, koşarak yapılan;
USER: çalışma, koşu, koşma, çalışan, çalıştıran
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
said
/sed/ = ADJECTIVE: bahsedilen, adı geçen, denilen;
USER: adı geçen, dedi, söyledi, söylediğim, belirtti, belirtti
GT
GD
C
H
L
M
O
sale
/seɪl/ = NOUN: satış, satım, ucuzluk, indirimli satış, sürüm, talep, mezat, açık artırma ile satış;
USER: satış, Satılık, satışı, indirimdedir, Kiralık, Kiralık
GT
GD
C
H
L
M
O
salesforce
= USER: salesforce, satış gücü, satış ekibi, bir salesforce, de satış ekibine
GT
GD
C
H
L
M
O
same
/seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez;
USER: aynı, benzer, benzer
GT
GD
C
H
L
M
O
say
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim
GT
GD
C
H
L
M
O
scalable
/ˈskeɪ.lə.bl/ = ADJECTIVE: tırmanılır, tırmanılabilir;
USER: ölçeklenebilir, ölçeklenebilir bir, ölçeklendirilebilir, scalable
GT
GD
C
H
L
M
O
scale
/skeɪl/ = NOUN: ölçek, skala, ölçü, gam, cetvel, pul, terazi gözü, derece, kabuk, tarife, kefe;
VERB: tırmanmak;
USER: ölçek, ölçekli, ölçekte, ölçeği, çaplı
GT
GD
C
H
L
M
O
science
/saɪəns/ = NOUN: fen, bilim, ilim, teknik, beceri;
USER: bilim, bilimi, fen, bilimin, bilimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
scientist
/ˈsaɪən.tɪst/ = NOUN: bilim adamı, bilgin;
USER: bilim adamı, bilim, bilimci, bilim insanı, bilimadamı
GT
GD
C
H
L
M
O
seamlessly
/ˈsiːm.ləs/ = USER: sorunsuz, sorunsuz bir şekilde, sorunsuz bir, kesintisiz, sorunsuzca
GT
GD
C
H
L
M
O
secure
/sɪˈkjʊər/ = ADJECTIVE: güvenli, güvenilir, sağlam, emin, güvencede;
VERB: sağlamak, korumak, sağlamlaştırmak, güvenceye almak, elde etmek, sigortalamak, sağlama almak, sağlama bağlamak, teminât vermek, sıkıca kapatmak;
USER: güvenli, güvenliğini, güvence altına, sabitlemek, sağlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
security
/sɪˈkjʊə.rɪ.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, güvence, güvenlik önlemleri, kefalet, rehin, depozito, ipotek, selamet, teminât;
USER: güvenlik, Security, güvenliği, güvenliğini, Emniyet
GT
GD
C
H
L
M
O
see
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
seeing
/si:/ = NOUN: görme;
CONJUNCTION: madem, mademki;
PREPOSITION: dolayı, yüzünden, için;
USER: görme, görmek, görmeye, gördükten, görülmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
seek
/siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak;
USER: aramak, aramaya, talep, arama, bulmak
GT
GD
C
H
L
M
O
seemed
/sēm/ = VERB: görünmek, gibi görünmek, benzemek, gibi gelmek, gibi gözükmek;
USER: görünüyordu, gibiydi, gibi görünüyordu, görünen, geldi
GT
GD
C
H
L
M
O
self
/self/ = NOUN: kendi, öz, kişilik, kişi, bencillik, çıkar, karakter, şahsi çıkar;
PRONOUN: kendi, kendine, kişisel, şahsi, özel;
ADJECTIVE: aynı, düz renkli;
USER: öz, kendi, kendine, kendini, kendi kendine
GT
GD
C
H
L
M
O
sellers
/ˈsel.ər/ = NOUN: satıcı, bayi;
USER: satıcıların, satıcı, satıcılar, satıcıları, satıcılarına
GT
GD
C
H
L
M
O
sense
/sens/ = NOUN: anlam, duyu, duygu, his, sağduyu, algı, anlama, kanı, düşünce, hissetme;
VERB: anlamak, hissetmek;
USER: anlam, duyu, anlamda, duygusu, mantıklı
GT
GD
C
H
L
M
O
series
/ˈsɪə.riːz/ = NOUN: dizi, seri, sıra, grup, silsile;
USER: dizi, seri, serisi, seriye, series
GT
GD
C
H
L
M
O
serve
/sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası;
VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak;
USER: servis, hizmet, vermektedir, hizmet vermektedir, görev
GT
GD
C
H
L
M
O
served
/sɜːv/ = VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak, kulluk etmek, müşteriye bakmak, çektirmek, yararı dokunmak, yetmek, işine yaramak, olanak tanımak, servis atışı yapmak, kötü davranmak, el vermek;
USER: hizmet, servis, sunulan, görev, sunulmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
serves
/sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası;
VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak;
USER: hizmet, hizmet vermektedir, vermektedir, sunmaktadır, servis
GT
GD
C
H
L
M
O
serving
/ˈsɜː.vɪŋ/ = NOUN: porsiyon, servis, tabak;
USER: servis, hizmet, hizmet veren, sunan, görev, görev
GT
GD
C
H
L
M
O
sexier
/ˈsek.si/ = ADJECTIVE: seksi, çekici, cinsel istek uyandıran;
USER: seksi, daha seksi, seksi bir, Daha seksi bir, sexier,
GT
GD
C
H
L
M
O
shared
/ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır
GT
GD
C
H
L
M
O
shoe
/ʃuː/ = NOUN: ayakkabı, nal, pabuç, balata, fren balatası, dış lâstik, kontak papucu;
VERB: ayakkabı giydirmek, nallamak;
USER: ayakkabı, ayakkabısı, Shoe, ayakkabının, pabuç
GT
GD
C
H
L
M
O
shoes
/ʃuː/ = NOUN: ayakkabı, nal, pabuç, balata, fren balatası, dış lâstik, kontak papucu;
VERB: ayakkabı giydirmek, nallamak;
USER: ayakkabı, ayakkabıları, ayakkabılar, shoes, ayakkabısı, ayakkabısı
GT
GD
C
H
L
M
O
should
/ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı;
USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken
GT
GD
C
H
L
M
O
significant
/sigˈnifikənt/ = ADJECTIVE: önemli, anlamlı, kayda değer, manâlı;
USER: önemli, anlamlı, önemli bir, belirgin, anlamlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
simple
/ˈsɪm.pl̩/ = ADJECTIVE: basit, kolay, sade, yalın, saf, sade ve basit, temiz kalpli, kendi halinde, acemi, alçakgönüllü, gösterişsiz, iradesiz, tam;
NOUN: kocakarı ilacı;
USER: basit, basit bir, kolay, sade, basittir, basittir
GT
GD
C
H
L
M
O
situated
/ˈsɪt.ju.eɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: bulunan, yerleşik, yerleşmiş, kurulu;
USER: bulunan, yer, bulunmaktadır, yer alan, alan
GT
GD
C
H
L
M
O
small
/smɔːl/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, hafif, minik, mini, küçücük, ufak tefek, önemsiz, basit, ufacık, zayıf, mütevazi, fakir, sıradan, arka, dar kısım;
USER: küçük, küçük bir, az, small, ufak, ufak
GT
GD
C
H
L
M
O
smart
/smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli;
VERB: acımak;
USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
societal
/səˈsaɪ.ə.təl/ = USER: toplumsal, sosyal, toplum, toplumun, toplumsal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
society
/səˈsaɪ.ə.ti/ = NOUN: toplum, topluluk, dernek, sosyete, çevre;
USER: toplum, toplumun, toplumda, toplumu, topluma
GT
GD
C
H
L
M
O
software
/ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı;
USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları
GT
GD
C
H
L
M
O
solution
/səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme;
USER: çözüm, çözümü, çözeltisi, çözelti, çözümdür
GT
GD
C
H
L
M
O
some
/səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok;
PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir;
ADVERB: biraz;
USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi
GT
GD
C
H
L
M
O
someone
/ˈsʌm.wʌn/ = PRONOUN: birisi, biri, kimse, şahsiyet, önemli kimse;
USER: birisi, biri, birinin, birini, kimse
GT
GD
C
H
L
M
O
something
/ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey;
USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler
GT
GD
C
H
L
M
O
somewhat
/ˈsʌm.wɒt/ = ADVERB: biraz, oldukça, bir miktar, bir parça, bir dereceye kadar, az çok, birazcık, bir tür;
PRONOUN: biraz, bir miktar, bir parça, az çok, bir tür;
USER: biraz, biraz daha, oldukça, miktar, bir şekilde, bir şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
somewhere
/ˈsʌm.weər/ = ADVERB: bir yerde, bir yere, herhangi bir yerde;
USER: bir yerde, bir yere, yerde, yere, yerlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
sort
/sɔːt/ = NOUN: tür, çeşit, tip, punto, sınıf, harf takımı, kalite;
VERB: sınıflandırmak, ayırmak, ayıklamak, halletmek, tasnif etmek, çözümlemek;
USER: çeşit, tür, sıralama, Sırala, türlü
GT
GD
C
H
L
M
O
sorts
/sɔːt/ = NOUN: tür, çeşit, tip, punto, sınıf, harf takımı, kalite;
VERB: sınıflandırmak, ayırmak, ayıklamak, halletmek, tasnif etmek, çözümlemek;
USER: türlü, tür, sıralar, çeşit, türden
GT
GD
C
H
L
M
O
sound
/saʊnd/ = NOUN: ses, gürültü, etki, sonda ile muayene, boğaz, solungaç, melodi, anlam, haliç, koy, yüzme kesesi;
ADJECTIVE: ses, sağlam, sağlıklı, güvenilir, deliksiz, iyi, derin, emin, yerinde, geçerli, kuvvetli, sert, sapasağlam, bozulmamış, yasal, oturaklı;
VERB: çalmak, ses çıkarmak, ses vermek, çalınmak, iskandil etmek, ağzını aramak, etki bırakmak, söylemek, belli etmek, muayene etmek, sonda ile yoklamak, derıne dalmak, sondayla bakmak, araştırmak;
ADVERB: mışıl mışıl, deliksiz bir şekilde;
USER: ses, sesi, gelebilir, kulağa, bir ses
GT
GD
C
H
L
M
O
spot
/spɒt/ = NOUN: nokta, spot, yer, leke, benek, puan, olay yeri;
VERB: lekelemek, tanımak, görmek, beneklemek;
ADJECTIVE: hemen teslim edilen;
USER: nokta, spot, yer, yerinde, noktada
GT
GD
C
H
L
M
O
sprawling
/sprɔːl/ = ADJECTIVE: yayılan, büyüyen, genişleyen;
USER: yayılan, büyüyen, uzanmakta, genişleyen, yayılarak
GT
GD
C
H
L
M
O
spreadsheet
/ˈspred.ʃiːt/ = USER: tablo, elektronik, elektronik tablo
GT
GD
C
H
L
M
O
start
/stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme;
VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başlangıç, başlatmak, başlamak, başlar, başlatın
GT
GD
C
H
L
M
O
starting
/stɑːt/ = ADJECTIVE: başlangıç, başlama, çıkış;
NOUN: çalıştırma, başlama, hareket, çalışma, koyulma;
USER: başlangıç, başlayan, başlayarak, başlıyor, başlamadan
GT
GD
C
H
L
M
O
starts
/stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme;
VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başlar, başlatır, başlıyor, başlayan, başladığında
GT
GD
C
H
L
M
O
stay
/steɪ/ = VERB: kalmak, durmak, beklemek, durdurmak, dayanmak, önlemek;
NOUN: kalma, ikamet, oturma, durma, ziyaret, istralya;
USER: kalmak, stay, konaklama, tarihlerde kalmak, konaklayabilirler
GT
GD
C
H
L
M
O
stick
/stɪk/ = NOUN: sopa, çubuk;
VERB: ayrılmamak, yapıştırmak, sokmak, dayanmak, yapışmak, tutmak, takılmak, sadık kalmak, saplamak, katlanmak;
USER: sopa, sadık, ayrılmamak, çubuk, yapıştırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
stir
/stɜːr/ = NOUN: heyecan, karıştırma, karışıklık, canlılık, patırtı, kaynaşma, hareketlenme;
VERB: karıştırmak, uyandırmak, heyecanlandırmak, oynatmak, canlanmak;
USER: heyecan, karıştırın, karıştırınız, karıştırmak, karıştırılır
GT
GD
C
H
L
M
O
store
/stɔːr/ = NOUN: mağaza, depo, stok, dükkân, ambar, bellek, hafıza, bolluk, mevcut;
VERB: depolamak, yüklemek, hafızaya almak;
USER: saklamak, depolamak, mağaza, kaydetmek, saklayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
stories
/ˈstɔː.ri/ = NOUN: öykü, hikâye, kat, masal, makale, rivayet, efsane, söylenti, martaval;
USER: hikayeleri, hikayeler, öyküleri, öyküler, hikaye, hikaye
GT
GD
C
H
L
M
O
story
/ˈstɔː.ri/ = NOUN: öykü, hikâye, kat, masal, makale, rivayet, efsane, söylenti, martaval;
USER: öykü, hikâye, hikaye, hikayesi, bir hikaye
GT
GD
C
H
L
M
O
structure
/ˈstrʌk.tʃər/ = NOUN: yapı, bina, bünye;
VERB: planlamak, bütün olarak düşünmek;
USER: yapı, yapısı, yapısını, yapısının, yapısına, yapısına
GT
GD
C
H
L
M
O
study
/ˈstʌd.i/ = NOUN: çalışma, öğrenim, araştırma, inceleme, etüt, tetkik, tahsil;
VERB: incelemek, çalışmak, okumak, araştırmak, öğrenmek;
USER: çalışma, eğitim, incelemek, çalışmak, okumak, okumak
GT
GD
C
H
L
M
O
stuff
/stʌf/ = NOUN: şey, madde, eşya, saçmalık, kumaş, uyuşturucu, hammadde, saçma, zırva;
VERB: doldurmak, tıkamak, tıkıştırmak;
USER: şey, madde, sayfalar, şeyler, in Şeyleri
GT
GD
C
H
L
M
O
subsets
/ˈsʌb.set/ = USER: alt, altkümelerini, alt kümeleri, alt grupları, alt kümelerini
GT
GD
C
H
L
M
O
summarizing
/ˈsʌm.ər.aɪz/ = NOUN: özetleme;
USER: özetleme, özetleyen, özet, özetlenmesi, özetleyerek
GT
GD
C
H
L
M
O
summation
/ˈsʌm.ər.i/ = NOUN: toplama, toplam, özet, özetleme, hülasa;
USER: toplam, toplama, toplamı, toplamıdır, toplamının
GT
GD
C
H
L
M
O
summit
/ˈsʌm.ɪt/ = NOUN: zirve, doruk, tepe nokta;
USER: zirve, zirvesi, zirvesinde, zirvesine, zirvede
GT
GD
C
H
L
M
O
super
/ˈsuː.pər/ = ADJECTIVE: süper, üstün, aşırı, mükemmel, birinci sınıf;
NOUN: kapıcı, birici sınıf mal, kaliteli şey, bina sorumlusu, denetmen, gözetmen, polis şefi;
USER: süper, Super, süper bir, aşırı
GT
GD
C
H
L
M
O
support
/səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka;
VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak;
USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler
GT
GD
C
H
L
M
O
sure
/ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı;
ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka;
USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
surrounding
/səˈraʊnd/ = ADJECTIVE: çevreleyen, kuşatan, etrafını saran;
NOUN: kuşatma;
USER: çevreleyen, Çevre, çevresindeki, çevredeki, çevresinde
GT
GD
C
H
L
M
O
system
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin
GT
GD
C
H
L
M
O
systems
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
talking
/ˈtɔː.kɪŋ.tuː/ = NOUN: konuşma;
ADJECTIVE: konuşma, konuşan;
USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
team
/tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları;
VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak;
USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı
GT
GD
C
H
L
M
O
teams
/tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları;
VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak;
USER: ekipleri, takım, takımlar, takımlarda, takımları
GT
GD
C
H
L
M
O
tech
/tek/ = USER: teknoloji, teknik, teknoloji ürünü, teknolojili, teknolojiye
GT
GD
C
H
L
M
O
technical
/ˈtek.nɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknik, teorik, kurallı, yasal;
USER: teknik, Technical
GT
GD
C
H
L
M
O
technology
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
telecommunication
/ˌtelɪkəmjuːnɪˈkeɪʃən/ = NOUN: telekomünikasyon;
USER: telekomünikasyon, haberleşme, telekom
GT
GD
C
H
L
M
O
telegram
/ˈtel.ɪ.ɡræm/ = NOUN: telgraf;
USER: telgraf, telgrafı, mesajı, telgrafta, mesajının
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
theme
/θiːm/ = NOUN: tema, konu, içerik, motif, ödev, melodi, tanıtım müziği;
USER: tema, teması, konu, temalı, temayı
GT
GD
C
H
L
M
O
themselves
/ðəmˈselvz/ = PRONOUN: kendilerini, kendileri, kendilerine;
USER: kendilerini, kendileri, kendi, kendilerine, kendini
GT
GD
C
H
L
M
O
then
/ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira;
ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki;
USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o
GT
GD
C
H
L
M
O
there
/ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda;
PRONOUN: şuradaki;
USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
thing
/θɪŋ/ = NOUN: şey, konu, yaratık, eşya, kimse;
USER: şey, bir şey, şeyi, şeydir, şeydir
GT
GD
C
H
L
M
O
things
/θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka;
USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri
GT
GD
C
H
L
M
O
thinking
/ˈθɪŋ.kɪŋ/ = NOUN: düşünme, düşünce, fikir, tasavvur;
ADJECTIVE: düşünce, düşünen;
USER: düşünme, düşünce, düşünmeye, düşünüyordum, düşünüyor, düşünüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
those
/ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar;
USER: bu, o, olanlar, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
though
/ðəʊ/ = CONJUNCTION: rağmen, olsa da, karşın, gerçi, olduğu halde, -sa bile;
ADVERB: gerçi, yine de;
USER: rağmen, olsa da, olsa, ama, da
GT
GD
C
H
L
M
O
through
/θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca;
PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca;
ADJECTIVE: kesintisiz, direkt;
USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
token
/ˈtəʊ.kən/ = NOUN: simge, jeton, işaret, hatıra, belirti, oyun fişi, madeni para, hediye çeki, yadigâr, marka;
ADJECTIVE: sahte, itibari, nominal, yanıltıcı;
USER: simge, Jetonu, belirteci, belirteç, simgesi
GT
GD
C
H
L
M
O
too
/tuː/ = ADVERB: çok, de, fazla, dahi;
USER: çok, de, da, fazla, kadar, kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
took
/tʊk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak, katlanmak, kabul etmek, karşılamak, elde etmek, dayanmak, kaplamak, sanmak, tutuşmak, tahammül etmek, gerektirmek, hissetmek, kabul edilmek, yanmak, icap etmek, atlatmak, tedavi etmek, etkili olmak, oltaya vurmak;
USER: aldı, sürmüştür, sürdü, götürdü, oldu
GT
GD
C
H
L
M
O
tool
/tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış;
VERB: aletle işlemek, araba kullanmak;
USER: araç, aracı, aracını, araçtır, bir araç
GT
GD
C
H
L
M
O
traction
/ˈtræk.ʃən/ = NOUN: çekiş, çekme, çekiş gücü, taşıma;
USER: çekiş, traksiyon, çekme, çekiş gücü, çekişi
GT
GD
C
H
L
M
O
transact
/trænˈzækt/ = VERB: yapmak, muamele görmek, görmek;
USER: yapmak, işlem, işlemlerini, transact, işlem yapan
GT
GD
C
H
L
M
O
transactions
/trænˈzæk.ʃən/ = NOUN: işlemler, alım satım işlemleri, kalemler;
USER: işlemler, işlemleri, işlem, işlemlerin, işlemlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
transfers
/trænsˈfɜːr/ = NOUN: transfer, aktarma, devir, havale, devretme, nakil, taşıma, yere geçirmek, kopya çıkarma;
USER: transferleri, transferler, transferlerini, transfer, transferi
GT
GD
C
H
L
M
O
treatment
/ˈtriːt.mənt/ = NOUN: tedavi, muamele, işlem, davranış, işleyiş;
USER: tedavi, tedavisi, tedavisinde, arıtma, işleme
GT
GD
C
H
L
M
O
trillion
/ˈtrɪl.jən/ = VERB: başlatmak, neden olmak;
USER: trilyon, trilyon Türk, trilyon Türk lirası
GT
GD
C
H
L
M
O
trying
/ˈtraɪ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: uğraşan, yorucu, üzücü, zahmetli, uğraştırıcı, sıkıcı, sabrı zorlayan, kalkışan;
USER: çalışıyor, çalışan, çalışırken, çalışıyorum, çalışıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
turning
/ˈtɜː.nɪŋ/ = NOUN: dönüş, çevirme, dönme, dönemeç, döndürme, tornacılık, köşe;
ADJECTIVE: dönen, döner;
USER: dönüş, dönme, çevirme, dönüm, tornalama
GT
GD
C
H
L
M
O
two
/tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili
GT
GD
C
H
L
M
O
types
/taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge;
VERB: daktilo ile yazmak;
USER: türleri, tipleri, türlü, tür, tip
GT
GD
C
H
L
M
O
umbrella
/ʌmˈbrel.ə/ = NOUN: şemsiye, koruyucu, koruma;
USER: şemsiye, şemsiyesi, çatısı, çatı, umbrella
GT
GD
C
H
L
M
O
understand
/ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek;
USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması
GT
GD
C
H
L
M
O
understanding
/ˌəndərˈstand/ = NOUN: anlama, anlayış, kavrama, kavrayış, anlaşma, uzlaşma, zekâ, uyuşma, şart, hissetme;
ADJECTIVE: anlayışlı, akıllı, halden anlar, halden anlayan, zeki, kafalı;
USER: anlayış, anlayışı, anlaşılması, anlama, anlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
union
/ˈjuː.ni.ən/ = NOUN: sendika, birlik, birleşme, evlilik, ittifak, dernek, kavuşma, bilezik, darülaceze, vida yuvası;
USER: sendika, birlik, birliği, birliğin, sendikası
GT
GD
C
H
L
M
O
unless
/ənˈles/ = CONJUNCTION: olmadıkça, olmazsa, -mezse;
PREPOSITION: -den başka;
USER: olmadıkça, sürece, takdirde, edilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
us
/ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz;
USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen
GT
GD
C
H
L
M
O
use
/juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız
GT
GD
C
H
L
M
O
useful
/ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar;
USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
user
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya
GT
GD
C
H
L
M
O
users
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcılar, kullanıcı, kullanıcıları, kullanıcıların, kullanıcılarının
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
via
/ˈvaɪə/ = PREPOSITION: üzerinden, yolu ile;
NOUN: yol;
USER: üzerinden, ile, aracılığıyla, yoluyla, üzeri
GT
GD
C
H
L
M
O
visa
/ˈviː.zə/ = NOUN: vize, onay;
VERB: vize vermek, onaylamak;
USER: vize, Visa, vizesi, vizeye, vizesiz
GT
GD
C
H
L
M
O
visibility
/ˌvizəˈbilitē/ = NOUN: görünürlük, görüş mesafesi, görünebilme;
USER: görünürlük, görünürlüğünü, görüş, görünürlüğü, Görünürlüğünüzü
GT
GD
C
H
L
M
O
visit
/ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite;
VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak;
USER: ziyaret, ziyaret edin, Gezilecek, ziyarete, müzesine, müzesine
GT
GD
C
H
L
M
O
vr
GT
GD
C
H
L
M
O
want
/wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak;
NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme;
USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
wants
/wɒnt/ = NOUN: ihtiyaçlar, istenen şeyler;
USER: istiyor, isteyen, istediği, ister, istediğini, istediğini
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
way
/weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı;
USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol
GT
GD
C
H
L
M
O
ways
/-weɪz/ = NOUN: начин, пут, правац, метод, стаза;
USER: yolları, yollar, yolu, şekilde, şekillerde, şekillerde
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
web
/web/ = NOUN: örümcek ağı, dokuma, tomar, perde;
VERB: bağlantı levhası;
USER: web, internet
GT
GD
C
H
L
M
O
website
/ˈweb.saɪt/ = NOUN: website;
USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et
GT
GD
C
H
L
M
O
weird
/wɪəd/ = ADJECTIVE: tuhaf, acayip, esrarengiz, anlaşılmaz, kader ile ilgili;
USER: tuhaf, garip, garip bir, tuhaf bir, weird
GT
GD
C
H
L
M
O
well
/wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda;
ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş;
NOUN: kuyu;
USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
what
/wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi;
PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri;
USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
where
/weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden;
PRONOUN: yer, nere;
CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde;
USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
who
/huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o;
USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
whole
/həʊl/ = ADJECTIVE: bütün, tüm, tam, toplu, sağlam, sağlıklı, öz, yarasız beresiz;
NOUN: tüm, toplam;
USER: bütün, tüm, tam, tamamı, tamamen
GT
GD
C
H
L
M
O
whose
/huːz/ = PRONOUN: kimin, ki onun;
USER: kimin, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
why
/waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye;
NOUN: sebep;
USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin
GT
GD
C
H
L
M
O
wide
/waɪd/ = ADJECTIVE: geniş, büyük, yaygın, kapsamlı, engin, bol, enli, ferah, ardına kadar açık;
ADVERB: tamamen, ardına kadar, iyice, alabildiğine, adamakıllı;
USER: geniş, çok, geniş bir, çapında, genişliğinde, genişliğinde
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
without
/wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda;
PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden;
CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin;
USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden
GT
GD
C
H
L
M
O
women
/ˈwo͝omən/ = NOUN: kadın, bayan, karı;
USER: kadın, kadınlar, kadınların, kadınlarda, kadınlara
GT
GD
C
H
L
M
O
word
/wɜːd/ = NOUN: kelime, sözcük, söz, haber, laf, tabir, emir, parola, vâât, bilgi, lâkırdı, lügat, iki çift lâf;
VERB: söylemek, ifade etmek;
USER: kelime, sözcük, sözcüğü, kelimesi, word, word
GT
GD
C
H
L
M
O
work
/wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet;
VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek;
USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
worked
/wərk/ = ADJECTIVE: işlenmiş;
USER: işlenmiş, çalıştı, çalışmış, çalıştım, çalışan
GT
GD
C
H
L
M
O
working
/ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı;
ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel;
USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
writing
/ˈraɪ.tɪŋ/ = NOUN: yazı, yazı yazma, yazarlık, makale, el yazısı, kitap, yazı şekli, yazı kâğıdı, kitabe;
ADJECTIVE: yazı, yazı yazan;
USER: yazı, yazma, yazılı, yazmak, yazmaya, yazmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
year
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yılın, yıllık, yılı, yılda, yılda
GT
GD
C
H
L
M
O
years
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
your
/jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin;
USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da
712 words