Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
able /ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen; USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
accepting /əkˈsept/ = VERB: kabul etmek, kabullenmek, onaylamak, almak, üstlenmek, katlanmak, anlamak, hazmetmek; USER: kabul, kabul etmek, kabul eden, kabul etme, kabul etmeye

GT GD C H L M O
accounting /əˈkaʊn.tɪŋ/ = NOUN: muhasebe, saymanlık; USER: muhasebe, muhasebesi, hesap, Accounting, İş Muhasebe

GT GD C H L M O
achieved /əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek; USER: elde, sağlanır, sağlanmıştır

GT GD C H L M O
acquisitions /ˌæk.wɪˈzɪʃ.ən/ = NOUN: edinme, kazanma, kazanç, kütüphaneye yeni gelen kitap, müzeye yeni gelen eşya; USER: satın almalar, satın, satın alma, satın alma durumundan, devralmalar

GT GD C H L M O
across /əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından; ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde; USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında

GT GD C H L M O
actors /ˈæk.tər/ = NOUN: aktör, oyuncu, erkek oyuncu, katılımcı; USER: aktörler, aktörlerin, aktörleri, oyuncular, aktör

GT GD C H L M O
actually /ˈæk.tʃu.ə.li/ = ADVERB: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, sahiden, sahi; USER: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, doğrusu

GT GD C H L M O
adaptive /əˈdæp.tɪv/ = ADJECTIVE: uyabilen; USER: adaptif, uyarlanabilir, uyarlamalı, uyumlu, uyum

GT GD C H L M O
addresses /əˈdres/ = NOUN: kur, kur yapma; USER: adresleri, adres, adreslerini, adresi, adresler

GT GD C H L M O
advice /ədˈvaɪs/ = NOUN: tavsiye, danışma, öğüt, nasihat, fikir, akıl, uyarı; USER: tavsiye, öneriler, öneriler sağlar, danışma, tavsiyesi

GT GD C H L M O
advisor /ədˈvaɪ.zər/ = NOUN: danışman, müşavir, danışman öğretmen; USER: danışman, danışmanı, danışmanlık, danışmanın, danışmanının

GT GD C H L M O
afp = USER: afp, da afp, AFP'nin, AFP tarafından,

GT GD C H L M O
after /ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından; PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra; ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen; CONJUNCTION: -dikten sonra; USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından

GT GD C H L M O
against /əˈɡenst/ = ADVERB: karşı, aleyhte, ters olarak; PREPOSITION: karşı, karşısında, aleyhinde, aykırı, dayalı; USER: karşı, karşısında, yönelik, aleyhine, aleyhinde, aleyhinde

GT GD C H L M O
agencies /ˈeɪ.dʒən.si/ = NOUN: ajans, acenta, aracılık, organ, vasıta; USER: kurumlar, kurumları, ajansları, kuruluşları, kurum

GT GD C H L M O
agent /ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse; USER: ajan, madde, maddesi, ajanı, aracı

GT GD C H L M O
agents /ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse; USER: ajanlar, maddeler, maddeleri, acentaları, ajanları

GT GD C H L M O
ago /əˈɡəʊ/ = ADJECTIVE: önce, evvel; ADVERB: önce, evvel; USER: önce, önce yapıldı, ago, ago

GT GD C H L M O
ai /ˌeɪˈaɪ/ = ABBREVIATION: Her şey dahil; USER: ai, Al, YZ, yapay zeka

GT GD C H L M O
aim /eɪm/ = NOUN: amaç, hedef, hedefleme, nişan alma, niyet, gaye, erek; VERB: hedeflemek, çalışmak, yöneltmek, nişan almak, kastetmek; USER: amaç, hedefliyoruz, amacı, amaçlayan, amaçlamaktadır

GT GD C H L M O
aimed /eɪm/ = VERB: hedeflemek, çalışmak, yöneltmek, nişan almak, kastetmek, niyet etmek, doğrultmak, fırlatmak; USER: yönelik, amaçlayan, amaçlı, hedefleyen, amaçlanmıştır

GT GD C H L M O
ais

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
allowing /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: izin, sağlayan, sağlar, izin veren, sağlayarak

GT GD C H L M O
allows /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: sağlar, izin verir, olanak sağlar, fiyatları karşılaştırın, sağlayan

GT GD C H L M O
alongside /əˌlɒŋˈsaɪd/ = PREPOSITION: yanında, yanısıra, yan yana; ADVERB: yanısıra, yan yana, borda bordaya; USER: yanında, birlikte, ile birlikte, yanı sıra, yanına

GT GD C H L M O
already /ɔːlˈred.i/ = ADVERB: zaten, önceden, şimdiden, çoktan, bile; USER: zaten, önceden, önce, şimdiden, çoktan, çoktan

GT GD C H L M O
also /ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik; USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda

GT GD C H L M O
american /əˈmer.ɪ.kən/ = ADJECTIVE: Amerikan; NOUN: Amerikalı, Amerikan İngilizcesi; USER: Amerikan, american, Amerika, Amerikalı

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
analysis /əˈnæl.ə.sɪs/ = NOUN: analiz, çözümleme, inceleme, tahlil; USER: analiz, analizi, analizleri, analizler, analizinde

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
announced /əˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, bildirmek, ilan etmek, anons etmek, okumak, adaylığını açıklamak; USER: açıkladı, ilan, duyurdu, açıklandı, açıklanan

GT GD C H L M O
another /əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür; PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür; USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka

GT GD C H L M O
answered /ˈɑːn.sər/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak; USER: cevap, yanıtladı, cevap verdi, yanıt, yanıtı

GT GD C H L M O
any /ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz; ADVERB: hiç, daha, biraz; PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne; USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her

GT GD C H L M O
api /ˌeɪ.piˈaɪ/ = USER: aPI, API'si, API'sı, API'sini

GT GD C H L M O
applications /ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat; USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda

GT GD C H L M O
approximately /əˈprɒk.sɪ.mət.li/ = ADVERB: yaklaşık olarak, takriben, aşağı yukarı, tahminen; USER: yaklaşık olarak, yaklaşık, ortalama, takriben

GT GD C H L M O
ar = USER: ar, er,

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
aren /ɑːnt/ = USER: değil mi, aren, öyle değil, öyle, değiller, değiller

GT GD C H L M O
around /əˈraʊnd/ = ADVERB: etrafında, etrafına, etrafta, çevrede, oraya buraya, bu civarda, arada burada; PREPOSITION: çevresinde, etrafında, etrafına, çevresine, sularında, aşağı yukarı; USER: etrafında, çevresinde, çevresindeki, yaklaşık, civarında

GT GD C H L M O
artificial /ˌɑː.tɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yapay, suni, yapma, takma, sahte, yapmacık, eğreti; USER: yapay, suni, yapay bir, yapma

GT GD C H L M O
artificially /ˌɑː.tɪˈfɪʃ.əl/ = USER: yapay, yapay olarak, suni, suni olarak, yapay bir

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
asi = USER: asi, ADİ, aşı, TYS, MDG

GT GD C H L M O
asking /ɑːsk/ = NOUN: isteme; USER: isteme, soran, isteyen, sorarak, soruyor, soruyor

GT GD C H L M O
aspect /ˈæs.pekt/ = NOUN: görünüm, görünüş, yön, görüş, cephe, hal, çehre, tavır, bakım; USER: görünüm, görünüş, yön, yönü, boy

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
attached /əˈtætʃt/ = ADJECTIVE: bağlı, ekli, takılı, bitişik, yapışık, sabit; USER: bağlı, ekli, takılı, eklenmiş, bağlanmış

GT GD C H L M O
attention /əˈten.ʃən/ = NOUN: dikkat, ilgi, özen, bakım, itina, aldırış, ilgilenme, iltifat, kur; USER: dikkat, dikkatini, ilgi, önem, ilgisini

GT GD C H L M O
author /ˈɔː.θər/ = NOUN: yazar, yaratıcı; USER: yazar, yazarı, yazarın, sahibine, yazarıdır

GT GD C H L M O
back /bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt; ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki; ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe; USER: geri, arka, tekrar, sırt, back

GT GD C H L M O
backing /ˈbæk.ɪŋ/ = NOUN: destek, arka, yardım, arkalık, takviye, torpil, destekçiler, ciro, onay, kayırma; USER: destek, yedekleme, yedeklemek, arka, destekliyor

GT GD C H L M O
bank /bæŋk/ = NOUN: banka, sahil, kıyı, banko, set, küme, yığın, yokuş, tuş arası, uçağın bir yana yatması; VERB: parasal işlerini yapmak, para sürmek; USER: banka, Bankası, Bank, kulübesi, bankanın

GT GD C H L M O
barrier /ˈbær.i.ər/ = NOUN: varil, namlu, fıçı, kovan, çark, atın karnı veya beli; USER: bariyer, engel, bariyeri, engeli, bariyerini

GT GD C H L M O
based /-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş; USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
because /bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için; USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni

GT GD C H L M O
become /bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek; USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur

GT GD C H L M O
becoming /bɪˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yakışan, uygun, yerinde, yakışık alır, güzel duran; USER: olma, hale, haline, haline geliyor, hale geliyor

GT GD C H L M O
been /biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak

GT GD C H L M O
before /bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde; PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde; CONJUNCTION: önce; USER: önce, öncesi, daha önce, önceki

GT GD C H L M O
behind /bɪˈhaɪnd/ = PREPOSITION: arkasında, gerisinde, arkasından, ardındaki, ardından, peşinde; ADVERB: geride, arkada, arkadan, geri, geriye, arkaya; USER: arkasında, geride, arkasındaki, gerisinde, arkasından

GT GD C H L M O
being /ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı; USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın

GT GD C H L M O
believes /bɪˈliːv/ = VERB: inanmak, güvenmek, inancı olmak; USER: inanıyor, inanmaktadır, inanan, inanır, inandığını

GT GD C H L M O
beneficial /ˌben.ɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, hayırlı, kazançlı, kârlı, mülkten yararlanma hakkıyla ilgili; USER: yararlı, faydalı, faydalıdır, yararlıdır, olumlu

GT GD C H L M O
benefit /ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti; VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak; USER: yarar, fayda, yararlanabilir, yararlanmak, yararlanacak

GT GD C H L M O
best /best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf; ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde; VERB: yenmek, geçmek, alt etmek; USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok

GT GD C H L M O
better /ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel; ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi; VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek; NOUN: daha iyisi, üstün kimse; USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
between /bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında; ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada; USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında

GT GD C H L M O
beyond /biˈjɒnd/ = ADVERB: ötesinde, öte, aşırı; PREPOSITION: ötesinde, ötesine, öteye, ötesi, götürmez, ötede, haricinde, ayrıca, -den öte; NOUN: öbür dünya, ahiret; USER: ötesinde, ötesine, dışında, öteye, dışındaki

GT GD C H L M O
big /bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi; ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle; USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman

GT GD C H L M O
billion /ˈbɪl.jən/ = NOUN: milyar; USER: milyar, milyar ABD, milyar dolar

GT GD C H L M O
biological /ˌbaɪ.əˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: biyolojik, biyoloji ile ilgili; USER: biyolojik, biyolojik bir, biyoloji

GT GD C H L M O
bitcoin

GT GD C H L M O
blockchain = USER: blokçü, blockchain,

GT GD C H L M O
body /ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım; USER: vücut, vücudun, gövde, beden, vücudu, vücudu

GT GD C H L M O
brain /breɪn/ = NOUN: beyin, akıl, zekâ, kafalı kimse, zeki kimse; VERB: beynini patlatmak, kafa yarmak; USER: beyin, beynin, beyni, beyinde, beyindeki

GT GD C H L M O
brand /brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul, dağlanarak yapılan iz, buğdaypası, kızgın demir, mantar; VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak, işlemek; USER: marka, markası, markanın, markasıyla, bir marka

GT GD C H L M O
bridge /brɪdʒ/ = NOUN: köprü, briç; VERB: köprü kurmak, köprü yapmak; USER: köprü, köprüsü, köprünün, bridge, köprüyü

GT GD C H L M O
broad /brɔːd/ = ADJECTIVE: geniş, genel, yaygın, ana, açık, enli, esas, hoşgörülü, aksanlı, terbiyesiz, göze çarpan, belli; NOUN: kadın, karı; USER: geniş, geniş bir, birçok, genel, yaygın

GT GD C H L M O
broadly /brɔːd/ = ADVERB: geniş, geniş olarak, açık olarak, enli, belli; USER: geniş, genel, genel olarak, ölçüde, büyük ölçüde

GT GD C H L M O
budget /ˈbʌdʒ.ɪt/ = NOUN: bütçe, stok, mali program, yığın; VERB: bütçe yapmak, ayarlamak; USER: bütçe, bütçesi, bütçenize, bütçeye, ekonomi

GT GD C H L M O
build /bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış; VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek; USER: inşa etmek, kurmak, yapı, inşa, oluşturmak

GT GD C H L M O
building /ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman; USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat

GT GD C H L M O
built /ˌbɪltˈɪn/ = ADJECTIVE: yapılı, inşa etmiş tarihi; USER: yapılı, inşa, yerleşik, inşa edilmiş, dahili

GT GD C H L M O
bunch /bʌntʃ/ = ADJECTIVE: inişli çıkışlı, engebeli, sarsıntılı, tümsekli; USER: demet, grup, sürü, avuç

GT GD C H L M O
business /ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu; USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari

GT GD C H L M O
but /bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki; ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa; NOUN: itiraz, karşı çıkma; USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı

GT GD C H L M O
buy /baɪ/ = VERB: almak, satın almak, rüşvetle elde etmek, inanmak, pahasına elde etmek, kiralamak, yutmak, satın alma gücü olmak; NOUN: satın alma; USER: satın almak, satın, almak, satınalmak, satın alma, satın alma

GT GD C H L M O
buyers /ˈbaɪ.ər/ = NOUN: alıcı, müşteri, satın almacı, satın alma görevlisi; USER: alıcılar, alıcı, alıcıların, alıcıları, alıcılara

GT GD C H L M O
buying /baɪ/ = NOUN: satın alma, alış; USER: satın alma, satın, satın almadan, satın almak, alım

GT GD C H L M O
buzz /bʌz/ = NOUN: vızıltı, telefon konuşması, dızlama; VERB: vızıldamak, fısıldamak, telefon etmek, alçaktan uçmak, uğuldamak, çınlamak, telefon ederek çağırmak; USER: vızıltı, buzz, dolaşan, bir vızıltı, Buzz'da

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
c /ˌsiː.plʌsˈplʌs/ = NOUN: yüz; USER: c,

GT GD C H L M O
called /kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen; USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
casualty /ˈkæʒ.ju.əl.ti/ = NOUN: kaza, yaralı, şehit, ölü, felâket; USER: kaza, kazazede, yaralı, zayiat, casualty

GT GD C H L M O
category /ˈkæt.ə.ɡri/ = NOUN: kategori, sınıf, grup, bölüm, zümre; USER: kategori, kategorisi, kategorideki, kategoride, kategorisinde

GT GD C H L M O
caused /kɔːz/ = VERB: neden olmak, sebep olmak, doğurmak, yol açmak, meydan vermek; USER: neden, kaynaklanan, nedeniyle, neden olduğu, sebep

GT GD C H L M O
central /ˈsen.trəl/ = ADJECTIVE: merkezi, orta, esas, asıl, baş, merkezde olan, önde gelen; NOUN: santral, santral memuru; USER: merkezi, merkez, merkezinden, merkezi bir, merkezinde

GT GD C H L M O
centre /ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, merkez, merkez, merkez, orta, orta, orta, orta, odak, odak; VERB: ortalamak, ortalamak; USER: merkez, merkezi, Center, merkezine, merkezinde, merkezinde

GT GD C H L M O
ceo /ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü

GT GD C H L M O
changed /tʃeɪndʒd/ = ADJECTIVE: değiştirilmiş, değişmiş; USER: değişmiş, değiştirilmiş, değişti, değiştirildi, değiştirilebilir

GT GD C H L M O
changes /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değişiklikler, değişiklikleri, değişiklik, değişikliği, değişikliklerin

GT GD C H L M O
channel /ˈtʃæn.əl/ = NOUN: kanal, oluk, bağlantı, iletişim, nehir yatağı, suyolu, yol, yön; VERB: kanala dökmek, kanal açmak, maceraya sevketmek; USER: kanal, kanalı, kanallı, kanalın, kanala

GT GD C H L M O
chat /tʃæt/ = NOUN: sohbet, konuşma, söyleşi, hoşbeş, ötücü kuş türü; VERB: sohbet etmek, söyleşmek, çene çalmak, laflamak, gevezelik etmek, hoşbeş etmek, lafa tutmak, lafa tutmak, kandırmaya çalışmak, kandırmaya çalışmak; USER: sohbet, chat, sohbet etmek

GT GD C H L M O
check /tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti; VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak; USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda

GT GD C H L M O
chief /tʃiːf/ = NOUN: baş, şef, reis, amir, armanın en üst kısmı; ADJECTIVE: baş, ana, belli başlı, en üst rütbeli; USER: baş, başkanı, şefi, şef, müdürü

GT GD C H L M O
choice /tʃɔɪs/ = NOUN: seçim, seçenek, tercih, seçme, seçme hakkı, şık, seçilen şey, seçkinler, seçkin sınıf; ADJECTIVE: seçme, seçkin, üstün, kaliteli, güzide, elit, kalburüstü; USER: seçim, seçenek, seçimi, seçimdir, bir seçim

GT GD C H L M O
chronically /ˈkrɒn.ɪ.kəl.i/ = USER: kronik, kronik olarak, kronik bir"

GT GD C H L M O
citizenship /ˈsɪt.ɪ.zən.ʃɪp/ = NOUN: vatandaşlık, yurttaşlık, hemşehrilik; USER: vatandaşlık, vatandaşlığı, yurttaşlık, vatandaşlığını, vatandaşlığına

GT GD C H L M O
city /ˈsɪt.i/ = NOUN: şehir, kent, şehir halkı, büyük kasaba; ADJECTIVE: kent; USER: şehir, şehrin, şehri, kent

GT GD C H L M O
clicked /klɪk/ = VERB: çıt etmek, mandallamak, tıkırdamak, başarmak, uyuşmak, şaklatmak, kapanıvermek, kanı kaynamak, jetonu düşmek, tıkırdatmak, şapırdatmak, hoşlanmak, anlamak; USER: tıklandığında, tıklatıldığında, tıkladığınızda, tıkladım, tıklattığınız

GT GD C H L M O
coalesced /kəʊ.əˈles/ = VERB: birleşmek, bir araya gelmek, kaynaşmak; USER: coalesced, birleşmiş, bütünleşmiş, birleşti, kaynaştırılmış

GT GD C H L M O
column /ˈkɒl.əm/ = NOUN: sütun, kolon, direk, makale, basamak; USER: sütun, kolon, sütunu, sütununda, sütunun

GT GD C H L M O
com /ˌdɒtˈkɒm/ = USER: com, TR, COM bağlantı

GT GD C H L M O
comes /kʌm/ = USER: gelir, geliyor, söz konusu, konusu, gelen, gelen

GT GD C H L M O
community /kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik; USER: topluluk, Topluluğumuzdan yorumlar, Topluluğu, yorumu, toplum

GT GD C H L M O
companies /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin

GT GD C H L M O
company /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi

GT GD C H L M O
completely /kəmˈpliːt.li/ = ADVERB: tamamen, tam olarak, bütünüyle, tamamiyle, iyice, bütün olarak, düpedüz, bütün bütün; USER: tamamen, tam, tümüyle, tam olarak, tamamıyla

GT GD C H L M O
computer /kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin; USER: bilgisayar, bilgisayarı, bilgisayara, bilgisayarda, bilgisayarınıza

GT GD C H L M O
computing /kəmˈpjuː.tɪŋ/ = VERB: hesaplamak, hesap etmek, bilgisayar kullanmak; USER: bilgi işlem, bilgisayar, işlem, computing, hesaplama

GT GD C H L M O
conference /ˈkɒn.fər.əns/ = NOUN: konferans, toplantı, kongre, görüşme, birlik, lig; USER: konferans, toplantısında, konferansı, konferansa, toplantısı

GT GD C H L M O
congregating /ˈkɒŋɡrɪɡeɪt/ = USER: congregating, verilerin toplanması, toplanmalaktan,

GT GD C H L M O
connect /kəˈnekt/ = VERB: bağlanmak, bağlamak, birleştirmek, bitiştirmek, devreye sokmak, iletişim sağlamak, ilgili olmak; USER: bağlamak, bağlanmak, bağlayın, bağlantı, bağlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
consensus /kənˈsen.səs/ = NOUN: fikir birliği, oybirliği, ortak görüş, organların etkileşimi; USER: fikir birliği, uzlaşma, konsensüs, görüş birliği, fikir birliğine

GT GD C H L M O
considering /kənˈsidər/ = ADJECTIVE: düşünen; PREPOSITION: göre, rağmen, göz önünde tutulursa, dikkate alınırsa, yine de; NOUN: hesaba katma; ADVERB: şartlar göz önünde tutulursa; USER: düşünen, dikkate, düşünüyor, dikkate alınarak, göz önünde

GT GD C H L M O
consumers /kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı; USER: tüketiciler, tüketicilerin, tüketici, tüketicilere, tüketicileri

GT GD C H L M O
contracts /ˈkɒn.trækt/ = NOUN: sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, parça başı iş anlaşması; USER: sözleşmeleri, sözleşmeler, sözleşme, sözleşmelerin, sözleşmelerinin

GT GD C H L M O
controller /kənˈtrəʊ.lər/ = NOUN: kontrolör, denetçi, yönetici, denetmen, muhasebeci; USER: kontrolör, denetleyicisi, kontrol, denetleyici, kontrolörü

GT GD C H L M O
convention /kənˈven.ʃən/ = NOUN: kongre, toplantı, düzen, toplanma, adet, toplama; USER: kongre, kuralı, sözleşme, sözleşmenin, toplantı

GT GD C H L M O
conversation /ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme; USER: konuşma, görüşme, sohbet, konuşmayı, konuşmanın, konuşmanın

GT GD C H L M O
cooperate /kəʊˈɒp.ər.eɪt/ = VERB: işbirliği yapmak, birlikte çalışmak, işbirliği etmek, yardımlaşmak, destek olmak; USER: işbirliği yapmak, işbirliği, işbirliğine, işbirliğinde, işbirliği içinde

GT GD C H L M O
core /kɔːr/ = NOUN: çekirdek, göbek, öz, iç, dolgu, meyve göbeği; VERB: göbeğini almak, içini çıkarmak; USER: çekirdek, temel, çekirdekli, ana, core

GT GD C H L M O
corporations /ˌkɔː.pərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: şirket, kurum, dernek, tüzel kişi, belediye yetkilileri, şiş göbek; USER: şirketler, şirketlerin, kurumlar, şirketleri, kurumlara

GT GD C H L M O
cost /kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha; VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek; USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı

GT GD C H L M O
costly /ˈkɒst.li/ = ADJECTIVE: pahalı, pahalıya mal olan, değerli, lüks; USER: pahalı, maliyetli, masraflı, pahalıya mal, maliyetlidir

GT GD C H L M O
could /kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek; USER: olabilir, ebil, could, could

GT GD C H L M O
course /kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış; VERB: koşmak, akmak, koşturmak; USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki

GT GD C H L M O
crash /kræʃ/ = NOUN: kaza, gürültü, iflas, çatırtı, parçalanma, yoğun kurs; VERB: çarpmak, batmak, parçalanmak, kırılmak, gürültüyle düşmek, gürültü etmek, iflas etmek, düşmek, davetsiz olarak gitmek, sabahlamak; USER: kaza, çökmesine, kilitlenmesine, çökme, çökebilir

GT GD C H L M O
create /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur

GT GD C H L M O
creating /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturmak, oluşturma, yaratmak, yaratma, oluştururken

GT GD C H L M O
credit /ˈkred.ɪt/ = NOUN: kredi, alacak, itibar, güven, vade, saygınlık, kazanç, beğeni, emniyet, hesaptaki para miktarı, inanma; VERB: kredi vermek, inanmak, yatırmak, güvenmek, kredisine yazmak; USER: kredi, Hesaba, Hesaba Para, Credit, kredisi, kredisi

GT GD C H L M O
currency /ˈkʌr.ən.si/ = NOUN: para, döviz, geçerlilik, tedavül, değer, geçerlik, dolaşım, devir, yaygınlık; USER: para, birimi, para birimi, döviz, kur

GT GD C H L M O
currently /ˈkʌr.ənt/ = ADVERB: şu anda, halen, bu günlerde; USER: şu anda, anda, henüz, şu, halen

GT GD C H L M O
curve /kɜːv/ = NOUN: eğri, kavis, viraj, kıvrım, dönemeç, kavisli şey; VERB: eğmek, bükülmek, kavis çizmek, eğilmek, bükmek; USER: eğri, eğrisi, eğrisinin, eğrinin, eğrisini

GT GD C H L M O
customer /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye

GT GD C H L M O
customers /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine

GT GD C H L M O
data /ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat; USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin

GT GD C H L M O
day /deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem; USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde

GT GD C H L M O
debate /dɪˈbeɪt/ = NOUN: tartışma, müzakere, görüşme, çekişme; VERB: tartışmak, çekişmek, danışmak, düşünüp taşınmak, dikkate almak; USER: tartışma, tartışmalar, tartışmaya, tartışmanın, tartışmaları

GT GD C H L M O
dec /ˈdeb.juː.tɒnt/ = ABBREVIATION: Aralık

GT GD C H L M O
decade /ˈdek.eɪd/ = NOUN: onyıl, onluk, onlu grup, onlu takım; USER: on yıl, on, on yılda, on yılın, on yıllık

GT GD C H L M O
decades /ˈdek.eɪd/ = NOUN: onyıl, onluk, onlu grup, onlu takım; USER: yıl, on yıl, yıllardır, on, yıllarda

GT GD C H L M O
decentralized /dēˈsentrəˌlīz/ = VERB: bağımsız yönetime geçmek; USER: merkezi olmayan, merkezi, dağıtılmış, olmayan

GT GD C H L M O
degrees /dɪˈɡriː/ = NOUN: derece, lisans, diploma, ünvan, rütbe, aşama, evre, sıralı notalar, karşılaştırmalı üstünlük derecesi; USER: derece, dereceye, derecelerde, derecelik, dereceleri

GT GD C H L M O
democratic /ˌdeməˈkratik/ = ADJECTIVE: demokratik, demokrasiye uygun, demokratik partiye ait; USER: demokratik, demokratik bir, demokrat, demokrasi

GT GD C H L M O
demonstration /ˌdem.ənˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: gösteri, gösterme, ispat, kanıtlama, kanıt, arz; USER: gösteri, demo, gösterisi, gösteriye, demonstrasyon

GT GD C H L M O
developed /dɪˈvel.əpt/ = ADJECTIVE: gelişmiş, bayındır; USER: gelişmiş, geliştirilen, geliştirilmiştir, geliştirilmiş, geliştirdi, geliştirdi

GT GD C H L M O
developers /dɪˈvel.ə.pər/ = NOUN: gelişim gösteren kimse, film banyosu ilacı, şehir plânlamacısı; USER: geliştiriciler, geliştiricileri, pazarlamacılar, geliştiricilerin, geliştirici

GT GD C H L M O
diagnostics = NOUN: teşhis bilimi; USER: teşhis, tanılama, tanı, diagnostik, diyagnoz

GT GD C H L M O
did /dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek; USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did

GT GD C H L M O
different /ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer; USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli

GT GD C H L M O
difficult /ˈdɪf.ɪ.kəlt/ = ADJECTIVE: zor, güç, çetin, geçimsiz, inatçı, huysuz, titiz, çatal, belâlı, müşkülpesent, zor beğenen; USER: zor, zordur, zor bir, güç, zorlu, zorlu

GT GD C H L M O
diligence /ˈdɪl.ɪ.dʒənt/ = NOUN: çalışkanlık, çaba, önlem, hamaratlık, atlı posta arabası; USER: çalışkanlık, tespiti, özen, diligence, titizlik

GT GD C H L M O
directly /daɪˈrekt.li/ = ADVERB: direkt olarak, doğrudan doğruya, hemen, doğruca, dosdoğru, açıkça, yapar yapmaz, anlaşılır biçimde; USER: doğrudan doğruya, direkt olarak, doğrudan, direkt, irtibata, irtibata

GT GD C H L M O
discuss /dɪˈskʌs/ = VERB: tartışmak, görüşmek, tadına varmak, tadını çıkarmak; USER: tartışmak, görüşmek, tartışacağız, ele, tartış

GT GD C H L M O
discussion /dɪˈskʌʃ.ən/ = NOUN: tartışma, görüşme, müzakere, münazara, bahis; USER: tartışma, tartışmaya, tartışması, tartışmalar, tartışılması

GT GD C H L M O
dispense /dɪˈspens/ = VERB: dağıtmak, ilaç hazırlamak, bağışlamak, hariç tutmak, uygulamak; USER: dağıtmak, dağıtım, vazgeçmek, dağıtma, dağıtıcı

GT GD C H L M O
do /də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek; NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do; USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması

GT GD C H L M O
document /ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: belge, döküman, evrak, delil; VERB: belgelemek, kanıtlamak, belgelere dayandırmak, dipnotlar koymak, döküman sağlamak; USER: belge, belgenin, belgeyi, doküman, belgesi

GT GD C H L M O
doesn /ˈdʌz.ənt/ = USER: doesn, Ne farkeder, farkeder, yaramıyor, bu hiç

GT GD C H L M O
doing /ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı; USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak

GT GD C H L M O
dominant /ˈdɒm.ɪ.nənt/ = ADJECTIVE: baskın, hakim, egemen, dominant, başat, etken, nüfuzlu, hükmeden; NOUN: başat karakter, baskın karakter, dominant özellik; USER: baskın, hakim, egemen, dominant, hâkim

GT GD C H L M O
don /dɒn/ = VERB: giymek, giydirmek; NOUN: bey, öğretim görevlisi, İspanyol efendisi, uzman; USER: don, değil, öyle, yapma, yapma

GT GD C H L M O
dot /dɒt/ = NOUN: nokta, benek; VERB: noktalamak, nokta koymak, beneklemek, dağıtmak, serpiştirmek, geçirmek; USER: nokta, dot, noktalı

GT GD C H L M O
drawn /drɔːn/ = ADJECTIVE: çekilmiş, bitkin, süzgün, gergin, berabere biten, yorgun, tükenmiş; USER: çekilmiş, çizilmiş, çizilir, çizilen, çekilir

GT GD C H L M O
due /djuː/ = ADJECTIVE: gereken, uygun, beklenen, zamanı gelmiş, vadesi dolmuş; NOUN: hak; ADVERB: tam, doğru; USER: nedeniyle, bağlı, dolayı, sayesinde, nedeni

GT GD C H L M O
during /ˈdjʊə.rɪŋ/ = PREPOSITION: sırasında, boyunca, esnasında, süresince, iken; USER: sırasında, boyunca, esnasında, sırasındaki, içinde, içinde

GT GD C H L M O
each /iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir; PRONOUN: her biri, tanesi; USER: her, her bir, her biri, her biri

GT GD C H L M O
early /ˈɜː.li/ = ADJECTIVE: erken, ilk, eski, başlangıç, çabuk, acele; ADVERB: erken, erkenden, önce, çabuk, ilk olarak, zamanından önce, evvel; USER: erken, ilk, başlarında, başında, erken bir, erken bir

GT GD C H L M O
ease /iːz/ = VERB: kolaylaştırmak, hafifletmek, rahatlatmak, dindirmek, yatıştırmak, gevşetmek, rahatlamak, dikkatle yerleştirmek; NOUN: rahat, kolaylık, rahatlık, huzur, refah, içi rahat olma, dinme, konfor; USER: kolaylaştırmak, kolaylığı, kolay, hafifletmek, kolaylık

GT GD C H L M O
easy /ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest; USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay

GT GD C H L M O
ebay /ˈiːˌbeɪ/ = USER: ebay, eBay'de, eBay'da, Amazon

GT GD C H L M O
economy /ɪˈkɒn.ə.mi/ = NOUN: ekonomi, iktisat, tasarruf, idare, örgüt; USER: ekonomi, ekonomisi, ekonominin, ekonomisinin, ekonomisine

GT GD C H L M O
editor /ˈed.ɪ.tər/ = NOUN: editör, yayımcı, başyazar, yazı ileri müdürü, program kurgu sorumlusu; USER: editör, editörü, düzenleyici, düzenleyicisi, Editöre

GT GD C H L M O
emerge /ɪˈmɜːdʒ/ = VERB: çıkmak, ortaya çıkmak, su yüzüne çıkmak, doğmak, yücelmek, gün ışığına çıkmak; USER: çıkmak, ortaya, emerge, ortaya çıkar, çıkmaya

GT GD C H L M O
emergence /ɪˈmɜː.dʒəns/ = NOUN: çıkma; USER: ortaya çıkması, ortaya, çıkması, ortaya çıkışı, çıkışı

GT GD C H L M O
emerges /ɪˈmɜːdʒ/ = VERB: çıkmak, ortaya çıkmak, su yüzüne çıkmak, doğmak, yücelmek, gün ışığına çıkmak; USER: ortaya, ortaya çıkar, ortaya çıkmaktadır, çıkar, ortaya çıkıyor

GT GD C H L M O
enables /ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: sağlar, sağlayan, olanak sağlar, etkinleştirir, olanak

GT GD C H L M O
enabling /ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: sağlayan, sağlayarak, etkinleştirme, olanak, etkinleştirerek

GT GD C H L M O
encapsulating

GT GD C H L M O
encounter /ɪnˈkaʊn.tər/ = NOUN: karşılaşma, rastlama, tesadüf, rastlantı, çarpışma, dövüşme, eğitim amacıyla toplanma; VERB: karşılaşmak, rastlamak, çarpışmak, yüz yüze gelmek; USER: karşılaşma, karşılaşırsanız, karşılaşabilirsiniz, karşılaşabileceğiniz, karşılaşmak

GT GD C H L M O
encryption /ɪnˈkrɪpt/ = USER: şifreleme, Şifre, Encryption, şifrelemesi, şifrelemeyi

GT GD C H L M O
end /end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm; VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak; USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç

GT GD C H L M O
endorses /ɪnˈdɔːs/ = USER: onayladı, onayladığına, onaylamakta, onayladığı, uyacağını taahhüt

GT GD C H L M O
errors /ˈer.ər/ = NOUN: hata, yanlışlık, yanlış, yanılgı, suç, falso; USER: hataları, hatalar, hata, hatalarını, hataların

GT GD C H L M O
estimates /ˈes.tɪ.meɪt/ = NOUN: tahmin, hesap, takdir, değerlendirme, ölçüm, hüküm; USER: tahminler, tahminleri, tahmin, tahminlere, tahminlerine

GT GD C H L M O
ethical /ˈeθ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: törel, ahlâki, ahlâklı, ahlâka uygun, reçete ile verilen; USER: etik, ahlaki, etik bir

GT GD C H L M O
even /ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam; ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek; USER: hatta, bile, da, daha, dahi

GT GD C H L M O
event /ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet; USER: olay, olayı, etkinlik, durumunda, etkinliği

GT GD C H L M O
every /ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün; USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir

GT GD C H L M O
everyday /ˈev.ri.deɪ/ = ADJECTIVE: günlük, her gün, gündelik, her günkü, olağan, basit, vasat, adi, orta halli; USER: her gün, günlük, gün, gündelik, hergün

GT GD C H L M O
exchange /ɪksˈtʃeɪndʒ/ = NOUN: değiş tokuş, takas, değiştirme, kambiyo, borsa, santral, bozma, trampa; VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek; USER: değiştirme, takas, değişimi, değiş tokuşu, Döviz

GT GD C H L M O
executive /ɪɡˈzek.jʊ.tɪv/ = ADJECTIVE: yürütme, yönetim, icra, yetkili, uygulama ile ilgili; NOUN: yönetici, idareci, hükümet; USER: yürütme, yönetici, executive, yönetim, icra

GT GD C H L M O
existence /ɪɡˈzɪs.təns/ = NOUN: varlık, varoluş, olma, hayat, ömür; USER: varlık, varoluş, varlığı, varlığını, varlığının

GT GD C H L M O
existing /ɪɡˈzɪs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: mevcut, var olan, bugünkü; NOUN: olma; USER: mevcut, varolan, var olan

GT GD C H L M O
expensive /ɪkˈspen.sɪv/ = ADJECTIVE: pahalı, masraflı, pahalıya mal olan; USER: pahalı, pahalı bir, pahalıdır, ucuz, expensive

GT GD C H L M O
experimental /ikˌsperəˈmen(t)l/ = ADJECTIVE: deneysel, denek, deneyde kullanılan, deneyimle kazanılan, deneme niteliğinde; USER: deneysel, deney, deneme, deneysel bir

GT GD C H L M O
experts /ˈek.spɜːt/ = NOUN: uzman, bilirkişi, usta, eksper, üstâd, erbap; USER: uzmanlar, uzmanları, uzman, uzmanların, uzmanlardan

GT GD C H L M O
expose /ɪkˈspəʊz/ = VERB: göstermek, ortaya çıkarmak, sergilemek, açığa çıkarmak, bırakmak, maruz bırakmak, teşhir etmek, ışıklandırmak; NOUN: ortaya çıkarma, kirli çamaşırları açıklama, gerçekleri açıklama, gerçekleri açıklayan kitap; USER: ortaya çıkarmak, maruz, açığa, göstermek, maruz kalmaktadır

GT GD C H L M O
extended /ɪkˈsten.dɪd/ = ADJECTIVE: genişletilmiş, uzun, geniş, uzatılan, uzayan, yayılmış, büyük, büyütülmüş; USER: genişletilmiş, uzun, uzatılmış, geniş, uzun bir

GT GD C H L M O
extends /ɪkˈstend/ = VERB: uzatmak, genişletmek, yaymak, vermek, genişlemek, büyümek, uzamak, devam ettirmek, avcı hattına yayılmak, yardım eli uzatmak; USER: uzanır, uzanan, genişletir, uzatır, genişleten

GT GD C H L M O
extremely /ɪkˈstriːm.li/ = ADVERB: son derece, aşırı, aşırı derecede, fazlasıyla, aşırı boyutta; USER: son derece, derece, çok, oldukça, aşırı

GT GD C H L M O
facilitated /fəˈsɪl.ɪ.teɪt/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek; USER: kolaylaştırdı, kolaylaştırılmış, kolaylaştırmıştır, kolaylaştırılmıştır, kolaylaştırılır

GT GD C H L M O
facilitates /fəˈsɪl.ɪ.teɪt/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek; USER: kolaylaştırır, kolaylaştıran, kolaylaştırmaktadır, kolaylaştırıyor, olanak

GT GD C H L M O
fairly /ˈfeə.li/ = ADVERB: oldukça, dürüstçe, epeyce, epey, adilane, adeta, açıkça, tam olarak, temiz, büsbütün, uygun bir şekilde, güzelce, safça, uygunca, tarafsızca, harfi harfine, dosdoğru; USER: oldukça, adil, dürüstçe, epeyce

GT GD C H L M O
faking /feɪk/ = VERB: aldatmak, taklit etmek, numara yapmak, sahtesini yapmak, olduğundan iyi gibi göstermek, sağ gösterip sol vurmak; USER: taklit, numara, numara yapıyor, faking

GT GD C H L M O
far /fɑːr/ = ADJECTIVE: uzak, öteki, öbür, ırak, mesafe katetmiş; ADVERB: uzak, uzakta, uzağa; USER: uzak, uzakta, kadar, çok, kadarıyla, kadarıyla

GT GD C H L M O
fast /fɑːst/ = ADJECTIVE: hızlı, hızla, çabuk, süratli, seri, ileri, dayanıklı, sıkı, sabit, solmaz, değişmez, sağlam, uçarı, rengi atmaz, eli çabuk, ayrılmaz, tez canlı, su gibi; ADVERB: hızlı, hızla, süratle, çabucak, sımsıkı, sıkıca, sık sık, defalarca, hoppaca, derin olarak; NOUN: oruç, oruç süresi; VERB: oruç tutmak; USER: hızlı, hızlı bir, hızla, çabuk

GT GD C H L M O
few /fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt; NOUN: az miktar; USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı

GT GD C H L M O
fiction /ˈfɪk.ʃən/ = NOUN: kurgu, roman, uydurma, masal, düş, hayâl ürünü şey, hayâl ürünü roman; USER: kurgu, Fiction, Roman, kurmaca, Sanat edebiyatı

GT GD C H L M O
field /fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı; VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak; USER: alan, alanında, alanı, alanda, alanına

GT GD C H L M O
figure /ˈfɪɡ.ər/ = NOUN: rakam, şekil, figür, resim, sayı, şahsiyet, desen, şahıs, endam, vücut yapısı; VERB: resmetmek, tasvir etmek; USER: anlamaya, rakam, anlamak, şekil, biçim

GT GD C H L M O
financial /faɪˈnæn.ʃəl/ = ADJECTIVE: finansal, mali, parasal; USER: mali, finansal, finans, maddi, finansman

GT GD C H L M O
finds /faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak; NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey; USER: bulur, bulduğu, bulursa, bulan, buluyor

GT GD C H L M O
fit /fɪt/ = ADJECTIVE: uygun, formda, zinde, layık, sağlıklı, yeterli; VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak; NOUN: uyma, hastalık nöbeti; USER: uygun, uyacak, sığacak, uyum, sığdırmak

GT GD C H L M O
fits /fit/ = VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak, yakıştırmak, yakışmak; NOUN: uyma, hastalık nöbeti, oturma, uygun olma, kriz, kapris, heves; USER: uyar, uygun, uyan, uyuyor, uyum

GT GD C H L M O
flexible /ˈflek.sɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: esnek, elastik, değişken, eğilebilir, hareket kabiliyeti yüksek, uysal, yumuşak başlı, sabit olmayan; USER: esnek, esnek bir, esnektir

GT GD C H L M O
flexibly /ˈflek.sɪ.bl̩/ = USER: esnek, esnek bir, esnek olarak, esnek bir şekilde

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
fostering /ˈfɒs.tər/ = VERB: beslemek, teşvik etmek, büyütmek, bakmak, gayretlendirmek; USER: teşvik, teşvik edilmesi, teşvik etmek, desteklenmesi

GT GD C H L M O
founded /found/ = ADJECTIVE: kurulmuş, kuruluş tarihi; USER: kurulmuş, kurdu, kurulan, kurulmuştur, kuruldu

GT GD C H L M O
four /fɔːr/ = USER: four-, four, dörtlü; USER: dört, dört adet, dört adet

GT GD C H L M O
fragmented /fræɡˈmen.tɪd/ = USER: parçalanmış, parçalı, bölünmüş, parçalanmış bir, bölünmüş bir

GT GD C H L M O
framework /ˈfreɪm.wɜːk/ = NOUN: yapı, çatı, iskelet, sistem, kadro; USER: yapı, çatı, iskelet, çerçeve, çerçevesinde, çerçevesinde

GT GD C H L M O
free /friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf; ADVERB: ücretsiz, serbestçe; VERB: kurtarmak, serbest bırakmak; USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
functionality /ˌfʌŋk.ʃənˈæl.ə.ti/ = USER: işlevselliği, işlevsellik, işlevi, işlevselliğini, işlevleri

GT GD C H L M O
fund /fʌnd/ = NOUN: fon, sermaye, kaynak, ödenek, para kaynağı; VERB: yatırmak, yatırım yapmak, sermayeye çevirmek; USER: fon, fonu, fonuna, fonun, fonunun

GT GD C H L M O
future /ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme; ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli; USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe

GT GD C H L M O
gaining /ɡeɪn/ = NOUN: kazanma; USER: kazanma, kazanıyor, kazanmaktadır, kabul, kazanmak

GT GD C H L M O
galatea

GT GD C H L M O
gaming /ˈɡeɪ.mɪŋ/ = VERB: kumar oynamak, spekülasyon yapmak, riske atmak; USER: kumar, oyun, bahis, gaming, bir oyun

GT GD C H L M O
gap /ɡæp/ = NOUN: boşluk, fark, aralık, uçurum, açıklık, ara, ayrılık, geçit; USER: boşluk, boşluğu, açığı, farkı, fark

GT GD C H L M O
general /ˈdʒen.ər.əl/ = ADJECTIVE: genel, umumi, yaygın, baş, tahmini, şef; NOUN: general, komutan, orgeneral, genel ilkeler, tarikat lideri; USER: genel, General, genel bir, genel olarak, genelde, genelde

GT GD C H L M O
get /ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın

GT GD C H L M O
gives /ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek; USER: verir, sağlar, veren, veriyor, vermektedir

GT GD C H L M O
global /ˈɡləʊ.bəl/ = ADJECTIVE: global, dünya çapında, evrensel, küre biçiminde; USER: global, küresel, genel, dünya, küresel bir

GT GD C H L M O
goal /ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal; USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi

GT GD C H L M O
goals /ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal; USER: hedefleri, hedefler, goller, gol, çok goller

GT GD C H L M O
going /ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo; ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan; USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam

GT GD C H L M O
good /ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu; ADVERB: oldukça; NOUN: hayır; USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel

GT GD C H L M O
government /ˈɡʌv.ən.mənt/ = NOUN: hükümet, devlet, yönetim, idare, yönetme, rejim, yönetim biçimi, siyasal bilgiler, siyaset bilimi; USER: hükümet, devlet, hükümeti, hükümetin, hükümetinin

GT GD C H L M O
grab /ɡræb/ = VERB: kapmak, yakalamak, zorla almak; NOUN: alma, kapma, gasp, kaptıkaçtı yöntemi, tırnaklı kaldıraç; USER: kapmak, yakala, çekmeye, al, yakalayabilir

GT GD C H L M O
granted /ɡrɑːnt/ = ADJECTIVE: imtiyazlı, diyelim ki; USER: verilen, verilir, verilmiş, kabul, verilmiştir

GT GD C H L M O
growing /ˈɡrəʊ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: büyüyen, artan, gelişen, çoğalan; NOUN: büyüme, yetiştirme, gelişme, tarım; USER: büyüyen, artan, büyüyor, büyüyen bir, giderek artan

GT GD C H L M O
growth /ɡrəʊθ/ = NOUN: üretici, yetiştirici, yetişen bitki; USER: büyüme, büyümesi, büyümenin, büyümesini, büyümeyi

GT GD C H L M O
ha /hɑː/ = INTERJECTION: Ha!, Vay!, Ya!; USER: ha, hektar, hektarlık

GT GD C H L M O
had /hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip

GT GD C H L M O
handful /ˈhænd.fʊl/ = NOUN: avuç, avuç dolusu, ele avuca sığmayan tip, başa çıkılması zor kimse; USER: avuç, avuç dolusu, bir avuç, tutam

GT GD C H L M O
handle /ˈhæn.dəl/ = VERB: işlemek, ele almak, kullanmak, dokunmak, ellemek, üstesinden gelmek, başa çıkmak, idare etmek; NOUN: sap, kol, kulp, tutacak; USER: işlemek, ele, idare, işleyebilir, kolu

GT GD C H L M O
happen /ˈhæp.ən/ = VERB: olmak, meydana gelmek, rastlamak, cereyan etmek, başından geçmek, tesadüf etmek, başına gelmek; USER: olur, ne, gerçekleşmesi, başına, oldu

GT GD C H L M O
happens /ˈhæp.ən/ = VERB: olmak, meydana gelmek, rastlamak, cereyan etmek, başından geçmek, tesadüf etmek, başına gelmek; USER: olur, umulur, durumda, oluyor, olmuyor, olmuyor

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
he /hiː/ = PRONOUN: o, kendisi; NOUN: erkek; USER: o, diye, onun, de, da, da

GT GD C H L M O
head /hed/ = NOUN: baş, kafa, ana, başkan, tepe, müdür, kelle, şef, lider, akıl; ADJECTIVE: baş, baştaki; USER: baş, kafa, başkanı, kafası, başı

GT GD C H L M O
heard /hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak; USER: duydum, duymuş, duydun, duydunuz, duymadım

GT GD C H L M O
help /help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin; VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak; USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak

GT GD C H L M O
helps /help/ = USER: yardımcı olur, yardımcı, olur, yardımcı olan, yardım, yardım

GT GD C H L M O
high /haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı; ADVERB: yükseğe, yüksekte; NOUN: lise; USER: yüksek, yüksek bir, üst, high

GT GD C H L M O
higher /ˈhaɪ.ər/ = ADJECTIVE: ileri; ADVERB: daha yukarı; USER: yüksek, daha yüksek, daha, yüksek bir, yüksektir

GT GD C H L M O
hindsight /ˈhaɪnd.saɪt/ = NOUN: gez, önemini sonradan anlama, geç anlama; USER: gez, çocukların, sonradan, bu çocukların, Geriye dönüp bakıldığında

GT GD C H L M O
his /hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki; USER: onun, yaptığı, kendi, kendi

GT GD C H L M O
hockey /ˈhɒk.i/ = NOUN: hokey; USER: hokey, hokeyi, Hockey, Buz hokeyi, basketbol

GT GD C H L M O
hospital /ˈhɒs.pɪ.təl/ = NOUN: hastane, darülaceze, bakımevi, tamirhane; USER: hastane, hastanede, hastaneye, hastanenin, hastanesi

GT GD C H L M O
hosted /həʊst/ = VERB: ağırlamak, evsahipliği yapmak, konuk etmek; USER: ev sahipliği yaptı, ev sahipliği, barındırılan, barındırılıyor, ev sahipliğinde

GT GD C H L M O
houses /haʊs/ = NOUN: ev, konut, şirket, hane, meclis, mesken, ev halkı, yurt, sinema salonu, gösteri; VERB: barındırmak, evde oturmak, ev sağlamak, eve yerleştirmek; USER: evler, evleri, evlerin, ev, evlerde

GT GD C H L M O
how /haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda; NOUN: yöntem, yapma yöntemi; USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır

GT GD C H L M O
hubbub /ˈhʌb.ʌb/ = NOUN: şamata, gürültü, velvele, karmaşa; USER: şamata, gürültü, karmaşasından, hubbub, velvele

GT GD C H L M O
human /ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu; ADJECTIVE: insan, insani, beşeri; USER: insan, insani, insanın, beşeri

GT GD C H L M O
humanity /hjuːˈmæn.ə.ti/ = NOUN: insanlık, insan, insanlar, insancıllık, yardımseverlik, kişilik; USER: insanlık, insanlığın, insanlığa, insanlığı, insan

GT GD C H L M O
humanoid /ˈ(h)yo͞oməˌnoid/ = USER: insansı, humanoid, insanımsı, insansı bir, insansi,

GT GD C H L M O
idea /aɪˈdɪə/ = NOUN: fikir, düşünce, görüş, amaç, plan, kanı, niyet; USER: fikir, fikri, bir fikir, fikrim, fikirdir, fikirdir

GT GD C H L M O
ie /ˌaɪˈiː/ = USER: yani, örneğin, örn., ie

GT GD C H L M O
if /ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa; NOUN: şart, şüphe, belirsizlik; USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda

GT GD C H L M O
ill /ɪl/ = ADJECTIVE: kötü, hasta, rahatsız, zararlı, fena, sağlıksız; ADVERB: kötü, fena, zar zor; NOUN: hastalık, rahatsızlık, dert; USER: hasta, kötü, ill, hastalık, hastalık

GT GD C H L M O
images /ˈɪm.ɪdʒ/ = NOUN: görüntü, resim, imaj, şekil, simge, kopya, heykel, put, benzetme, benzer; USER: görüntüler, görüntüleri, görüntü, resimler, resim

GT GD C H L M O
imagine /ɪˈmædʒ.ɪn/ = VERB: düşünmek, hayal etmek, tasavvur etmek, düşlemek, hayal kurmak, farzetmek, sanmak, kafasında canlandırmak; USER: hayal etmek, düşünmek, hayal, düşünün, tahmin

GT GD C H L M O
immediately /ɪˈmiː.di.ət.li/ = ADVERB: hemen, derhal, doğrudan doğruya, direkt olarak; USER: hemen, derhal, şimdi, anında, anında

GT GD C H L M O
impact /imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok; VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek; USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri

GT GD C H L M O
important /ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş; USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem

GT GD C H L M O
improved /ɪmˈpruːv/ = ADJECTIVE: gelişmiş, iyileşmiş, düzelmiş, ilerlemiş; USER: gelişmiş, geliştirilmiş, geliştirilmiştir, geliştirilebilir, geliştirdi

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
includes /ɪnˈkluːd/ = VERB: katmak, içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak; USER: içerir, içeren, içermektedir, bulunmaktadır, dahildir

GT GD C H L M O
including /ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan; ADJECTIVE: içeren; USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren

GT GD C H L M O
incur /ɪnˈkɜːr/ = VERB: uğramak, girmek, yaratmak, maruz kalmak, yakalanmak, tutulmak; USER: uğramak, tabi, tabidir, maruz, tahakkuk

GT GD C H L M O
industries /ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık; USER: sanayi, sektörlerde, Endüstriyel, endüstrisi, endüstriler

GT GD C H L M O
industry /ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık; USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü

GT GD C H L M O
information /ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia; USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin

GT GD C H L M O
inherent /ɪnˈher.ənt/ = ADJECTIVE: doğal, doğasında olan, özünde olan, doğuştan olan, yaradılıştan; USER: doğal, doğasında, içsel, özgü, içkin

GT GD C H L M O
insanely /ɪnˈseɪn.li/ = USER: delicesine, insanely, deli gibi, delice

GT GD C H L M O
institutional /ˌɪn.stɪˈtjuː.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: kurumsal, geleneksel; USER: kurumsal, kurum, kurumsal bir

GT GD C H L M O
integral /ˈɪn.tɪ.ɡrəl/ = NOUN: integral, tam şey, bütün şey, türevi bilinen fonksiyon; ADJECTIVE: integral, tamamlayıcı, bütünleyici, tam, tümlev, tek parça, bütünü oluşturan, tamsayılardan oluşan; USER: integral, ayrılmaz, tamamlayıcı, entegre, ayrılmaz bir

GT GD C H L M O
integrated /ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = ADJECTIVE: entegre, birleşik, bütünlemiş, karma; USER: entegre, tümleşik, entegre edilmiş, entegre edilmiştir, bütünleşmiş

GT GD C H L M O
integrating /ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = VERB: birleştirmek, tamamlamak, bütünlemek, kaynaştırmak, katmak, integralini almak, ilave etmek; USER: entegre, bütünleştirerek, entegrasyonu, entegre etmek, birleştirerek

GT GD C H L M O
intelligence /inˈtelijəns/ = NOUN: istihbarat, zekâ, akıl, bilgi, anlayış, haberalma, akıllılık, zekilik, kafa, beyin, anlama, idrak, akıllı kimse; USER: istihbarat, zeka, zekası, zekâ, istihbaratı

GT GD C H L M O
intelligent /inˈtelijənt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, yetenekli, kabiliyetli, kültürlü, usta; USER: akıllı, zeki, akıllı bir

GT GD C H L M O
interact /ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek; NOUN: perde arası, antrakt; USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, iletişim, etkileşimli

GT GD C H L M O
interacting /ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek; USER: etkileşim, etkileşimde, etkileşime, etkileşen, etkileşerek

GT GD C H L M O
interactions /ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme; USER: etkileşimleri, etkileşimler, etkileşim, etkileşimi, etkileşimlerin

GT GD C H L M O
interacts /ˌɪn.təˈrækt/ = NOUN: perde arası, antrakt; USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, etkileşime girer, etkileşir

GT GD C H L M O
interconnect /ˌintərkəˈnekt/ = VERB: birleştirmek, bağlantılı olmak, bağlı olmak, bağıntılı olmak, bağlamak; USER: arabağlantı, bağlantı, birbirine, ara bağlantı, "

GT GD C H L M O
interconnected /ˌintərkəˈnekt/ = VERB: birleştirmek, bağlantılı olmak, bağlı olmak, bağıntılı olmak, bağlamak; USER: birbirine, birbirine bağlı, bağlantılı, birbiriyle bağlantılı, enterkonnekte

GT GD C H L M O
interesting /ˈɪn.trəs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: ilginç, ilgi çekici, enteresan; USER: ilginç, ilginç bir, ilgini, ilgi çekici, ilginçtir

GT GD C H L M O
internal /ɪnˈtɜː.nəl/ = ADJECTIVE: iç, dahili, stajyer, içilir; NOUN: yaradılış, doğa; USER: iç, dahili, içsel, içi, internal

GT GD C H L M O
international /ˌɪn.təˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: uluslararası, milletlerarası; USER: uluslararası, uluslararası bir, uluslar arası, uluslar, İnt, İnt

GT GD C H L M O
internet /ˈɪn.tə.net/ = NOUN: Internet; USER: Internet, İnternette, ınternet, İnternet erişimi, internete

GT GD C H L M O
interview /ˈɪn.tə.vjuː/ = NOUN: röportaj, görüşme, mülâkat; VERB: görüşmek, röportaj yapmak; USER: görüşme, röportaj, röportajda, mülakat, görüşmesi

GT GD C H L M O
into /ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye; USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru

GT GD C H L M O
introduced /ˌɪn.trəˈdjuːs/ = VERB: tanıtmak, tanıştırmak, sunmak, getirmek, öğretmek, ortaya koymak, takdim etmek, başlamak, içeri sokmak, göstermek; USER: tanıttı, tanıtıldı, tanıtılan, ortaya, sunulan

GT GD C H L M O
inventors /ɪnˈven.tər/ = NOUN: mucit, yaratıcı, bulan kimse; USER: mucitler, mucitleri, mucitlerin, mucit, buluş

GT GD C H L M O
investment /ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin; USER: yatırım, yatırımı, yatırımın, yatırımları, yatırım amaçlı

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
isn /ˈɪz.ənt/ = USER: değil, değil mi, değil mi

GT GD C H L M O
issue /ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç; VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek; USER: konu, sorun, sorunu, konuda

GT GD C H L M O
issues /ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç; VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek; USER: sorunları, konular, sorunlar, konularda, konuları

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
items /ˈaɪ.təm/ = NOUN: madde, kalem, parça, haber, çeşit; USER: ürün, öğeleri, öğeler, öğe, ürünler

GT GD C H L M O
its /ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki; USER: kendi, onun, olan, da, de, de

GT GD C H L M O
itself /ɪtˈself/ = PRONOUN: kendisi, kendini, kendi, bizzat, sadece; USER: kendisi, kendini, kendisini, kendi, kendisine

GT GD C H L M O
itu = USER: itu, İTÜ, İ.T.Ü., TÜ,

GT GD C H L M O
join /dʒɔɪn/ = VERB: katılmak, birleştirmek, katmak, üye olmak, birleşmek, eklemek, iştirak etmek, kaynamak, sınırı ortak olmak; NOUN: birleşme noktası, ek yeri; USER: katılmak, katılması, katılmaya, katılın, katılabilir

GT GD C H L M O
july /dʒʊˈlaɪ/ = NOUN: Temmuz

GT GD C H L M O
june /dʒuːn/ = NOUN: Haziran Haziran

GT GD C H L M O
keep /kiːp/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince; NOUN: matem türküsü; VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak; USER: tutmak, devam, tutun, tutmaya, korumak

GT GD C H L M O
kind /kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su; ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli; USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir

GT GD C H L M O
know /nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak; USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz

GT GD C H L M O
l

GT GD C H L M O
landmark /ˈlænd.mɑːk/ = NOUN: işaret, sınır taşı, yön bulma işareti; USER: işaret, merkezi nokta, dönüm noktası, bölge, dönüm

GT GD C H L M O
language /ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil; USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini

GT GD C H L M O
large /lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri; USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir

GT GD C H L M O
late /leɪt/ = ADJECTIVE: geç, son, rahmetli, gecikmiş, eski, geçen, geç kalan, son zamanlarda olan; USER: geç, sonlarında, sonunda, geç saatlerde, sonlarına, sonlarına

GT GD C H L M O
later /ˈleɪ.tər/ = ADVERB: sonra, daha sonra, sonradan; USER: daha sonra, sonra, sonraki, geç, daha, daha

GT GD C H L M O
lead /liːd/ = NOUN: kurşun, öncülük, önderlik, rehberlik, kablo; VERB: sürmek, yönetmek, götürmek, yönlendirmek, önderlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek; USER: kurşun, yol, neden, sebep, yol açar

GT GD C H L M O
leaders /ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal; USER: liderleri, liderler, liderlerinin, liderlerin, lider

GT GD C H L M O
leading /ˈliː.dɪŋ/ = ADJECTIVE: önemli, başlıca, ileri gelen, ana, önde olan; USER: önemli, önde gelen, lider, açan, yol

GT GD C H L M O
lean /lēn/ = ADJECTIVE: yağsız, zayıf, ince, verimsiz, fidan gibi, kıt; VERB: eğilmek, dayanmak, yaslanmak, meyletmek, eğilim göstermek, meyilli olmak, yaslamak; NOUN: eğilme, dayanma, meyil; USER: yalın, eğilmek, yağsız, yaslanıp, dayanmak

GT GD C H L M O
learn /lɜːn/ = VERB: öğrenmek, haber almak; USER: öğrenmek, bilgi, fazla bilgi, bilgi edinmek, Öğreniyorum, Öğreniyorum

GT GD C H L M O
learning /ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim; USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin

GT GD C H L M O
less /les/ = ADJECTIVE: daha az, daha küçük, eksik, içermeyen; PREPOSITION: eksi, çıkarılmak üzere; NOUN: daha az şey, eksik miktar, daha küçük şey; USER: daha az, az, daha, kısa, düşük

GT GD C H L M O
let /let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni; VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek; USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver

GT GD C H L M O
level /ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç; VERB: dengelemek; ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst; USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde

GT GD C H L M O
liberally /ˈlɪb.ər.əl/ = USER: liberal, bolca, cömertçe, liberal anlamda, akp

GT GD C H L M O
life /laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık; USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın

GT GD C H L M O
like /laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı; ADVERB: gibi, benzer; PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı; NOUN: benzer; VERB: beğenmek; CONJUNCTION: sanki; USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle

GT GD C H L M O
likely /ˈlaɪ.kli/ = ADVERB: muhtemelen, büyük ihtimalle, galiba; ADJECTIVE: olası, muhtemel, mümkün, uygun, mantıklı, inandırıcı; USER: muhtemelen, olasılıkla, büyük olasılıkla, muhtemeldir, olası

GT GD C H L M O
line /laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem, bilgi; VERB: kaplamak, çizmek, çizgi çizmek, astarlamak, doldurmak, kırıştırmak; USER: çizgi, hat, hattı, satırı, satır, satır

GT GD C H L M O
live /lɪv/ = ADJECTIVE: canlı, yaşayan, naklen, diri, elektrik yüklü, hayat dolu, güncel, parlak, elektrikli, hareketli, sönmemiş, yanmamış; VERB: yaşamak, oturmak, hayatta kalmak, hayatın tadını çıkarmak; USER: canlı, yaşamak, yaşayan, yaşıyor, yaşıyoruz

GT GD C H L M O
lives /laɪvz/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık; USER: hayat, yaşıyor, hayatını, hayatımızın, hayatlarını, hayatlarını

GT GD C H L M O
living /ˈlɪv.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yaşayan, canlı, hayat, sağ, güncel; NOUN: oturma, yaşam, yaşama, hayat, geçim, papazlık makamı; USER: yaşam, yaşayan, oturma, canlı, yaşıyor

GT GD C H L M O
long /lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük; NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk; ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir; VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek; USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre

GT GD C H L M O
lot /lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip; VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak; USER: çok, sürü, yeri, çok şey, birçok, birçok

GT GD C H L M O
low /ləʊ/ = ADJECTIVE: düşük, alçak, zayıf, ucuz, basık, pes, adi, bodur, karamsar, alçakgönüllü; ADVERB: alçak, ucuz; USER: düşük, yükseğe, düşüğe, az, alçak

GT GD C H L M O
m /əm/ = USER: m, m Kaydedilen

GT GD C H L M O
machine /məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma; VERB: makine ile yapmak; USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede

GT GD C H L M O
machines /məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma; VERB: makine ile yapmak; USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi

GT GD C H L M O
main /meɪn/ = ADJECTIVE: ana, başlıca, esas, asıl, belli başlı; NOUN: ana boru, deniz, kuvvet, okyanus, zor, horoz dövüşü; USER: ana, temel, başlıca, önemli, esas

GT GD C H L M O
mainstream /ˈmeɪn.striːm/ = USER: ana, genel, ana akım, yaygın, akım

GT GD C H L M O
major /ˈmeɪ.dʒər/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, majör, başlıca; NOUN: majör, binbaşı, branş, yetişkin, reşit kimse; VERB: branşı doğrultusunda yoğunlaşmak, konusunda uzmanlaşmak; USER: büyük, önemli, ana, önemli bir, büyük bir

GT GD C H L M O
make /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak

GT GD C H L M O
makes /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir

GT GD C H L M O
making /ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi; USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım

GT GD C H L M O
management /ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik; USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde

GT GD C H L M O
managers /ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci; USER: yöneticileri, yöneticiler, yöneticilerin, yöneticilerinin, yönetici

GT GD C H L M O
many /ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın; ADVERB: çok; NOUN: birçoğu; USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda

GT GD C H L M O
market /ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır; VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak; USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında

GT GD C H L M O
marketplace /ˈmɑː.kɪt.pleɪs/ = USER: pazar, pazarda, pazarı, piyasası, çarşı

GT GD C H L M O
markets /ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır; VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak; USER: piyasalar, pazarlar, piyasaları, pazarlarda, piyasalarda

GT GD C H L M O
mastercard = NOUN: MasterCard

GT GD C H L M O
may /meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, may, may

GT GD C H L M O
meaning /mēn/ = NOUN: anlam, kasıt, amaç, manâ, içerik; ADJECTIVE: anlamlı, niyetli, kasıtlı, manâlı; USER: anlam, anlamı, anlamına, yani, anlamına gelir

GT GD C H L M O
means /miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet; USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına

GT GD C H L M O
mechanisms /ˈmek.ə.nɪ.zəm/ = NOUN: mekanizma, işleyiş, teknik, mekanikçilik; USER: mekanizmaları, mekanizmalar, mekanizmalarının, mekanizmaların, mekanizmalarını, mekanizmalarını

GT GD C H L M O
media /ˈmiː.di.ə/ = NOUN: medya, basın; USER: medya, Media, ortam, ortamı, medyanın

GT GD C H L M O
medicines /ˈmed.ɪ.sən/ = NOUN: tıp, ilaç, doktorluk, büyü, sihirbazlık; USER: ilaçlar, ilaç, ilaçların, ilaçları, ilaçlara

GT GD C H L M O
meeting /ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme; USER: toplantı, toplantısı, toplantısında, toplantıda, toplantıya, toplantıya

GT GD C H L M O
messy /ˈmes.i/ = ADJECTIVE: dağınık, pis, karmakarışık, pasaklı, karman çorman; USER: dağınık, pis, karışıklık, messy, karışık

GT GD C H L M O
meta /ˈmet.ə/ = PREFIX: meta, yarı, öte, değişim, başkalaşım

GT GD C H L M O
middlemen /ˈmɪd.l̩.mæn/ = NOUN: aracı, komisyoncu, madrabaz; USER: kabzımal, aracılar, Aradaki, Tellalar

GT GD C H L M O
might /maɪt/ = NOUN: güç, kuvvet, zor; VERB: mümkün olmak, olası olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, might, belki, belki

GT GD C H L M O
mind /maɪnd/ = NOUN: zihin, akıl, düşünce, fikir, us, hafıza, şuur, bellek, istek; VERB: dikkat etmek, dikkatli olmak, itaat etmek; USER: akla, zihin, sakıncası, mind, sorun

GT GD C H L M O
minds /maɪnd/ = NOUN: zihin, akıl, düşünce, fikir, us, hafıza, şuur, bellek, istek; VERB: dikkat etmek, dikkatli olmak, itaat etmek; USER: zihinleri, kafasında, zihninde, zihinlerini, zihinlerinde

GT GD C H L M O
minsky = USER: Minsky, Minsky'nin

GT GD C H L M O
moment /ˈməʊ.mənt/ = NOUN: an, moment, önem, nüfuz; USER: an, andan, anda, şu, anı, anı

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
most /məʊst/ = ADVERB: en; NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar; ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok; USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi

GT GD C H L M O
much /mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro; ADJECTIVE: významný významný

GT GD C H L M O
name /neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse; VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek; USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi

GT GD C H L M O
narrow /ˈnær.əʊ/ = ADJECTIVE: dar, sınırlı, kısıtlı; VERB: daraltmak, daralmak, kısmak; USER: dar, dar bir, Daralt, ince, sınırlı

GT GD C H L M O
natural /ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan; USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii

GT GD C H L M O
navigate /ˈnæv.ɪ.ɡeɪt/ = VERB: gemi yolculuğu yapmak, gemi ile geçmek, tekne kullanmak; USER: gezinmek, gidin, gitmek, navigasyon, navigate

GT GD C H L M O
need /niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk; VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak; USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız

GT GD C H L M O
needing /niːd/ = VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak; USER: gerek, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaç duyan, gerektiren

GT GD C H L M O
needs /nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar; ADVERB: ister istemez; USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza

GT GD C H L M O
neither /ˈnaɪ.ðər/ = ADJECTIVE: hiçbiri, ikisi de değil; PRONOUN: hiçbiri, ikisi de değil; CONJUNCTION: de değil, ne ... ne de; USER: hiçbiri, ne, de, ne de

GT GD C H L M O
network /ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü; USER: ağ, ağı, şebeke, ağa, network

GT GD C H L M O
networks /ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü; USER: ağlar, ağları, ağların, ağ, şebekeleri

GT GD C H L M O
neural /ˈnjʊə.rəl/ = ADJECTIVE: sinir, sinirsel; USER: sinir, nöral, sinirsel, yapay sinir, neural

GT GD C H L M O
neutral /ˈnjuː.trəl/ = ADJECTIVE: nötr, tarafsız, yansız, cinsiyet organı olmayan; NOUN: tarafsız ülke, tarafsız kimse; USER: nötr, tarafsız, nötral, tarafsız bir, doğal

GT GD C H L M O
next /nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki; ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik; PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse; ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra; USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki

GT GD C H L M O
nice /naɪs/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, kibar, sevimli, ince, dakik, hassas; USER: güzel, hoş, güzeldi

GT GD C H L M O
niche /niːʃ/ = NOUN: oyuk, uygun yer; VERB: oyuğa koymak, uygun bir yere yerleştirmek, işe yerleştirmek; USER: niş, bir niş, hücresi

GT GD C H L M O
no /nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red; USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi

GT GD C H L M O
node /nəʊd/ = NOUN: düğüm, boğum, yumru, bezecik; USER: düğüm, düğümü, nodu, düğümün, düğümünü

GT GD C H L M O
nodes /nəʊd/ = NOUN: düğüm, boğum, yumru, bezecik; USER: düğümleri, düğümler, düğüm, düğümlerin, düğümlerinde

GT GD C H L M O
nor /nɔːr/ = CONJUNCTION: ne de, ne, de değil; USER: ne de, ne, veya, ya

GT GD C H L M O
not /nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope; USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi

GT GD C H L M O
note /nəʊt/ = NOUN: not, dikkat, nota, işaret, senet, pusula; VERB: not etmek, dikkat etmek, yazmak, işaretlemek, belirlemek, önem vermek; USER: dikkat, not, unutmayın, dikkate, notu

GT GD C H L M O
notes /nəʊt/ = NOUN: notlar, not; USER: notlar, not, notları, dipnotlar, notlarınızı

GT GD C H L M O
notion /ˈnəʊ.ʃən/ = NOUN: kavram, fikir, görüş, kanı, eğilim, heves; USER: kavram, kavramı, kavramını, fikri, kavramının

GT GD C H L M O
nov /nəʊˈvem.bər/ = ABBREVIATION: Kasım

GT GD C H L M O
now /naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an; ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen; CONJUNCTION: mademki, -dığından; USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda

GT GD C H L M O
obvious /ˈɒb.vi.əs/ = ADJECTIVE: açık, apaçık, ortada, besbelli; USER: açık, belirgin, bariz, açıktır, belli

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
officer /ˈɒf.ɪ.sər/ = NOUN: subay, memur, polis memuru; VERB: komuta etmek, idare etmek, subayları atamak; USER: subay, memur, memuru, görevlisi, subayı

GT GD C H L M O
official /əˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: resmi, devlet; NOUN: memur; USER: resmi, resmi bir, Hakem, yetkili, official

GT GD C H L M O
officials /əˈfɪʃ.əl/ = NOUN: memur; USER: yetkilileri, yetkililer, görevlileri, yetkililerin, yetkililerinin

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
once /wʌns/ = NOUN: bir kere; ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden; CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez; USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez

GT GD C H L M O
one /wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane; PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi; ADJECTIVE: tek, aynı; USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir

GT GD C H L M O
ones /wʌn/ = NOUN: biri, tek, birisi, kimse, bir tane; USER: olanlar, olanları, olanlardan, olanlardır, olanların

GT GD C H L M O
only /ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade; ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı; CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat; USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız

GT GD C H L M O
open /ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan; VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak; USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda

GT GD C H L M O
operate /ˈɒp.ər.eɪt/ = VERB: çalıştırmak, işletmek, çalışmak, kullanmak, işlemek, ameliyat etmek, etkilemek, etki etmek, borsada işlem yapmak, spekülasyon yapmak; USER: işletmek, çalıştırmak, faaliyet, çalışır, çalışmasına

GT GD C H L M O
opportunity /ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum; USER: fırsat, fırsatı, fırsatını, olanağı, bir fırsat

GT GD C H L M O
optimal /ˈɒp.tɪ.məm/ = ADJECTIVE: optimum, en uygun, ideal; USER: en uygun, optimum, uygun, iyi, en iyi

GT GD C H L M O
optimize /ˈɒp.tɪ.maɪz/ = VERB: en uygun hale getirmek, en iyi şekilde kullanmak; USER: optimize, optimize etmek, duruma, iyi duruma, duruma getirmek

GT GD C H L M O
optimized /ˈɒp.tɪ.maɪz/ = VERB: en uygun hale getirmek, en iyi şekilde kullanmak; USER: optimize, optimize edilmiş, duruma, iyi duruma, optimize edilmiştir

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
orders /ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi; VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek; USER: emir, siparişleri, sipariş, siparişler, emirleri

GT GD C H L M O
organisms /ˈɔː.ɡən.ɪ.zəm/ = NOUN: organizma, vücut, yapı, örgüt, canlı varlık; USER: organizmalar, organizmaların, organizmaları, organizma, organizmalara

GT GD C H L M O
organizing /ˈɔː.ɡən.aɪz/ = NOUN: düzenleme, düzene sokma; ADJECTIVE: düzenleyici; USER: düzenleme, organize, düzenlemek, düzenleyerek, düzenlenmesi

GT GD C H L M O
other /ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası; ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki; ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka; USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki

GT GD C H L M O
others /ˈʌð.ər/ = NOUN: eller; USER: diğerleri, diğer, başkalarının, başkalarına, başkaları

GT GD C H L M O
our /aʊər/ = PRONOUN: bizim; USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın

GT GD C H L M O
out /aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle; NOUN: çıkış; VERB: çıkarmak; ADJECTIVE: dışarıdaki, dış; USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında

GT GD C H L M O
outsource /ˈaʊt.sɔːs/ = USER: dış kaynak, outsource, fason, dışarıdan

GT GD C H L M O
outsources

GT GD C H L M O
over /ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı; PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında; ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş; USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine

GT GD C H L M O
overall /ˌəʊ.vəˈrɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, tam, etraflı; ADVERB: bir uçtan bir uca; NOUN: önlük, göğüslük; USER: tüm, genel, genel olarak, toplam, kaba

GT GD C H L M O
overhead /ˈəʊ.və.hed/ = ADJECTIVE: havai, genel, yukarıdan geçen, asma; ADVERB: üstten, tepeden, havada, yukarıda, tepede, yukarıya; USER: havai, yükü, genel, tepegöz, üstten

GT GD C H L M O
oversubscribed /ˌōvərsəbˈskrībd/ = USER: oversubscribed, taleple, fazla taahhüt, oranında talep, daha fazla taahhüt

GT GD C H L M O
own /əʊn/ = PRONOUN: kendi; ADJECTIVE: öz, kendisinin; VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek; USER: kendi, ait, başına, öz, öz

GT GD C H L M O
owners /ˈəʊ.nər/ = NOUN: sahip, mal sahibi, kiraya veren; USER: sahipleri, Sahipler, İşletme Sahipleri, sahiplerinin, sahiplerine

GT GD C H L M O
package /ˈpæk.ɪdʒ/ = NOUN: paket, koli, paket program, bohça; VERB: paketlemek, ambalajlamak; USER: paket, paketi, paketini, paketinin, paketin

GT GD C H L M O
packages /ˈpæk.ɪdʒ/ = NOUN: paket, koli, paket program, bohça; VERB: paketlemek, ambalajlamak; USER: paketleri, paketler, paket, paketlerini, paketi

GT GD C H L M O
part /pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı; ADJECTIVE: kısmen, kısmi; VERB: ayrılmak; USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır

GT GD C H L M O
participants /pɑːˈtɪs.ɪ.pənt/ = NOUN: katılımcı, iştirakçi, pay sahibi, katkıda bulunan kimse; USER: katılımcılar, katılımcıların, katılımcı, katılımcıları, katılımcılara, katılımcılara

GT GD C H L M O
participation /pɑːˌtɪs.ɪˈpeɪ.ʃən/ = NOUN: katılım, katılma, iştirak, ortaklık; USER: katılım, katılımı, katılımıyla, katılımını, katılma

GT GD C H L M O
parts /pɑːt/ = NOUN: parçalar, bölge, yetenek, semt; USER: parçalar, parça, parçaları, parçaların, bölgelerinde

GT GD C H L M O
passing /ˈpɑː.sɪŋ/ = ADJECTIVE: geçen, geçer, geçici, gelip geçici, rastgele, tesadüfi; NOUN: geçiş, geçme, geçirme, ölüm, gitme; USER: geçen, geçirerek, geçtikten, geçerken, geçme, geçme

GT GD C H L M O
past /pɑːst/ = NOUN: geçmiş, mazi, geçmiş zaman; ADJECTIVE: geçmiş, geçen, eski, önceki; PREPOSITION: geçe, ötesinde, öte, yanından geçerek, geçkin; ADVERB: geçecek şekilde; USER: geçmiş, son, geçmişte, Geçtiğimiz, geçen, geçen

GT GD C H L M O
patterns /ˈpæt.ən/ = NOUN: model, kalıp, şablon, örnek, numune, patron, eşantiyon; USER: desen, desenleri, kalıpları, desenler, modelleri

GT GD C H L M O
pay /peɪ/ = NOUN: ödeme, ücret, maaş, bedel; VERB: ödemek, etmek, para vermek, değmek, karşılığını vermek; USER: ödeme, ödemek, ödemenizi, ödeme yaparsınız, ödemeniz, ödemeniz

GT GD C H L M O
people /ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller; VERB: insan yerleştirmek; USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları

GT GD C H L M O
perceived /pəˈsiːv/ = VERB: algılamak, kavramak, hissetmek, idrak etmek, sezmek, kestirmek, farketmek, seçmek; USER: algılanan, algılanmaktadır, algılanır, algılandığı, algılanması

GT GD C H L M O
perfect /ˈpɜː.fekt/ = ADJECTIVE: mükemmel, kusursuz, tam, eksiksiz; VERB: mükemmelleştirmek, tamamlamak, kusursuz yapmak; NOUN: tamamlanmış geçmiş zamanlı fiil; USER: mükemmel, mükemmel bir, perfect, kusursuz, idealdir

GT GD C H L M O
peripheral /pəˈrɪf.ər.əl/ = ADJECTIVE: periferik, çevresel, dış kenara ait; USER: periferik, çevresel, periferal, çevre, çevre birimi

GT GD C H L M O
photo /ˈfəʊ.təʊ/ = NOUN: fotoğraf, resim; VERB: fotoğraflamak, resim vermek; USER: fotoğraf, fotoğrafı, verilmedi, photo, fotoğrafın

GT GD C H L M O
picking /pik/ = NOUN: toplama, aşırma; USER: toplama, seçmek, çekme, evde, alarak

GT GD C H L M O
picture /ˈpɪk.tʃər/ = NOUN: resim, görüntü, tablo, film, tasvir, çizim; ADJECTIVE: film; VERB: resmetmek, çizmek, betimlemek, kafasında canlandırmak, yansıtmak; USER: resim, resmi, picture, görüntü, resmin, resmin

GT GD C H L M O
pictured /ˈpɪk.tʃər/ = VERB: resmetmek, çizmek, betimlemek, kafasında canlandırmak, yansıtmak; USER: resimde, resmedilmiştir, resim, resimdeki, tasvir

GT GD C H L M O
pioneer /ˌpaɪəˈnɪər/ = NOUN: öncü, önder, kılavuz, önayak olan kimse; ADJECTIVE: öncü, çığır açan, önde giden; VERB: öncülük etmek, öncü olmak, çığır açmak, önayak olmak; USER: öncü, Pioneer, öncüsü, öncülük, öncüdür

GT GD C H L M O
placed /pleɪs/ = VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak; USER: yer, yerleştirilmiş, yerleştirilir, yerleştirilen, yerleştirilebilir

GT GD C H L M O
platform /ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça; USER: platform, platformu, platformda, platformunda, bir platform

GT GD C H L M O
pledged /pledʒ/ = VERB: söz vermek, rehine koymak, şerefine içmek, rehin vermek, kefalet vermek, vâât etmek, sağlığına kadeh kaldırmak; USER: sözü verdi, sözü, rehin, taahhüt, rehinli

GT GD C H L M O
point /pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an; VERB: göstermek, işaret etmek; USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya

GT GD C H L M O
policy /ˈpɒl.ə.si/ = NOUN: politika, poliçe, siyaset, tedbir, önlem, hareket tarzı, sigorta belgesi; USER: politika, politikası, politikasının, ilke, politikasına

GT GD C H L M O
possibilities /ˌpɒs.əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: olasılık, olanak, ihtimal, imkân; USER: olanakları, olanaklar, olanakları değerlendirebilirsiniz, olanaklarını, imkanları

GT GD C H L M O
potential /pəˈten.ʃəl/ = NOUN: potansiyel, gerilim, güç, yeterlik kipi, iktidar; ADJECTIVE: potansiyel, olası, gizli, açığa çıkmamış; USER: potansiyel, potansiyeli, olası, potansiyelini, potansiyeline

GT GD C H L M O
powers /paʊər/ = NOUN: güç, enerji, iktidar, kuvvet, yetki, üs, otorite, yetenek, derman, takât; USER: güçler, yetkileri, güçleri, güçlerin, yetki

GT GD C H L M O
predict /prɪˈdɪkt/ = VERB: önceden haber vermek, kehanette bulunmak; USER: tahmin, önceden, öngörmek, önceden tahmin, tahmin etmek

GT GD C H L M O
premise /ˈprem.ɪs/ = NOUN: öncül; VERB: önceden açıklamak, önermenin nedeni olarak göstermek; USER: öncül, dayanak noktası, içi, dayanak, önerme

GT GD C H L M O
prevail /prɪˈveɪl/ = VERB: yenmek, hüküm sürmek, galip gelmek, yürürlükte olmak, yaygın olmak, etkili olmak; USER: yenmek, geçerli, hakim, esas, üstün

GT GD C H L M O
primers

GT GD C H L M O
privacy /ˈprɪv.ə.si/ = NOUN: gizlilik, mahremiyet, özel yaşam, gizlilik hakkı, dokunulmazlık, kişiye özellik, yalnızlık; USER: gizlilik, şartları Gizlilik, gizliliğinizi, gizliliği, mahremiyet

GT GD C H L M O
probably /ˈprɒb.ə.bli/ = ADVERB: muhtemelen, olasılıkla, belki de, galiba; USER: muhtemelen, olasılıkla, büyük olasılıkla, belki, ihtimalle, ihtimalle

GT GD C H L M O
processing /ˈprəʊ.ses/ = NOUN: işleme, işlem, imal, yönlendirme, sıralama; USER: işleme, işlem, işlenmesi, işlemci, işlemler

GT GD C H L M O
producers /prəˈdjuː.sər/ = NOUN: üretici, yapımcı, prodüktör, yönetmen, yetiştirici; USER: üreticileri, üreticiler, üreticilerin, üretici, üreticilerinin

GT GD C H L M O
product /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün

GT GD C H L M O
project /ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan; VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak; USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin

GT GD C H L M O
proposed /prəˈpəʊz/ = VERB: önermek, teklif etmek, ileri sürmek, sormak, getirmek, evlenme teklif etmek, niyet etmek, tasarlamak, içmek; USER: önerilen, teklif, önerdi, önerilmiştir, önerilmektedir

GT GD C H L M O
protect /prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak; USER: korumak, koruma, korunmasına, korunması, korumaya

GT GD C H L M O
proved /pruːv/ = VERB: kanıtlamak, ispatlamak, göstermek, ispat etmek, denemek, ortaya koymak, çıkmak, sınamak, sağlamasını yapmak, tecrübe etmek, anlaşılmak; USER: oldu, kanıtladı, ispat, kanıtlamıştır, kanıtlanmıştır

GT GD C H L M O
provide /prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir

GT GD C H L M O
purchased /ˈpɜː.tʃəs/ = VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek; USER: satın, satın alınan, satın aldı, satın aldığınız, alınan

GT GD C H L M O
purpose /ˈpɜː.pəs/ = NOUN: amaç, maksat, gaye, niyet, azim, kasıt, verilmek istenen mesaj, mesaj; VERB: amaçlamak, kastetmek, niyet etmek, tasarlamak; USER: amaç, amacı, amaçlı, amaçla, amacıyla

GT GD C H L M O
purposes /ˈpɜː.pəs/ = NOUN: amaç, maksat, gaye, niyet, azim, kasıt, verilmek istenen mesaj, mesaj; VERB: amaçlamak, kastetmek, niyet etmek, tasarlamak; USER: amaçlı, amaçları, amacıyla, amaçlar, ihtiyaçlarınıza

GT GD C H L M O
question /ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma; VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak; USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya

GT GD C H L M O
quick /kwɪk/ = ADJECTIVE: hızlı, çabuk, hızla, seri, süratli, kıvrak, hazır, keskin, tez, şipşak; ADVERB: hızla, çabucak; USER: hızlı, hakkında pratik, pratik, hakkında hızlı, hızlı bir, hızlı bir

GT GD C H L M O
quite /kwaɪt/ = ADVERB: oldukça, tamamen, pek, epey, tam olarak, bayağı, gerçekten, bütünüyle, iyice, büsbütün, elbette, su katılmadık; USER: oldukça, çok, tamamen, pek, epey, epey

GT GD C H L M O
r /ɑr/ = NOUN: R harfi; USER: r,

GT GD C H L M O
ran /ræn/ = VERB: çalıştırmak, koşmak, yayınlamak, kaçmak, işletmek, yönetmek, kullanmak, koşturmak, yarışmak, geçmek, gitmek, işlemek, akmak, aday olmak, oynatmak, uzanmak, sürmek, adaylığını koymak, koşarak geçmek, çarpmak, sızmak, göstermek, taşımak, tabanları yağlamak, geçip gitmek, yarışa katılmak, sürü halinde gitmek, gidip gelmek, otlatmak, aday göstermek, yürürlükte olmak, kaçakçılığını yapmak, geçerli olmak, erimek; USER: koştu, ran, koştum, bitti, kaçtı

GT GD C H L M O
rate /reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi; VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek; USER: oran, oranı, hızı, oranının, ücret

GT GD C H L M O
re /riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında; USER: yeniden, tekrar, re, re

GT GD C H L M O
reach /riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek; NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış; USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır

GT GD C H L M O
reacts /riˈækt/ = VERB: tepkimek, karşı etki yapmak, tepki yapmak; USER: tepki, tepki verir, tepki vereceğini, reaksiyona girer, reaksyon verir

GT GD C H L M O
read /riːd/ = VERB: okumak, okunmak, anlamak, yorumlamak, çözmek, sökmek, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek; ADJECTIVE: okunan, okumuş, aydın, bilgili; USER: okumak, okuyun, okuma, okunur, okumaya, okumaya

GT GD C H L M O
reality /riˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler; USER: gerçeklik, gerçek, gerçekte, gerçeği, gerçeğe

GT GD C H L M O
realizing /ˈrɪə.laɪz/ = VERB: gerçekleştirmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, farketmek, uygulamak, idrak etmek, aklında bulundurmak, paraya çevirmek, kazanmak, kâr etmek; USER: fark, gerçekleştirilmesi, hayata, gerçekleştirmekteyiz, farkında

GT GD C H L M O
really /ˈrɪə.li/ = ADVERB: gerçekten, aslında, cidden, sahiden, gayet, kesinlikle, kesin olarak, mutlâka; USER: gerçekten, çok, alınarak, gerçekten çok, aslında, aslında

GT GD C H L M O
receiving /rɪˈsiːv/ = NOUN: kabul, alış, yayını alma, yataklık; USER: kabul, alma, alan, alıcı, almak

GT GD C H L M O
recently /ˈriː.sənt.li/ = ADVERB: yeni, geçenlerde, yakınlarda, son günlerde, bu günlerde; USER: yeni, son zamanlarda, son, yakın, yakın zamanda

GT GD C H L M O
recognize /ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek; USER: tanımak, kabul, tanır, fark, tanıması

GT GD C H L M O
recognizes /ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek; USER: tanır, kabul, tanıdığı, tanımaktadır, algılar

GT GD C H L M O
recognizing /ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek; USER: tanıma, kabul, tanımak, fark, tanıyan

GT GD C H L M O
refresher /rɪˈfreʃ.ər/ = NOUN: ferahlatıcı, serinletici içki, hayat veren, tazeleyen şey, hafızayı canlandıran şey, avukatlık ek ücreti; USER: ferahlatıcı, tazeleme, Yenileyici, tazelemek, tazeleyici

GT GD C H L M O
registrants

GT GD C H L M O
related /rɪˈleɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, ilişkin, ilişkili, bağlı, akraba; USER: ilgili, ilişkin, ilişkili, ile ilgili, bağlı

GT GD C H L M O
relationship /rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka; USER: ilişki, ilişkisi, ilişkileri, ilişkiyi, ilişkinin

GT GD C H L M O
reliability /rɪˈlaɪə.bl̩/ = NOUN: güvenilirlik, dayanıklılık, emniyet, güvenlilik; USER: güvenilirlik, güvenilirliği, güvenilirliğini, güvenirlik, güvenilir

GT GD C H L M O
remember /rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek; USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum

GT GD C H L M O
reputation /ˌrep.jʊˈteɪ.ʃən/ = NOUN: itibar, ün, şöhret, ad, şeref; USER: itibar, ün, üne, bir üne, ünü, ünü

GT GD C H L M O
requests /rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek; VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak; USER: istekleri, kişi, talepleri, istek, isteklerini

GT GD C H L M O
resell /ˌriːˈsel/ = VERB: satmak, tekrar satmak; USER: satmak, sattığınız, satım, satma, tekrar satmak

GT GD C H L M O
resources /ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler; USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların

GT GD C H L M O
revolutionize /ˌrev.əˈluː.ʃən.aɪz/ = VERB: ayaklandırmak, devrim yapmak, devirmek, köklü değişiklik yapmak; USER: devrim yapmak, devrim, kökten, bir devrim, çığır

GT GD C H L M O
reward /rɪˈwɔːd/ = VERB: ödüllendirmek, karşılığını vermek, mükâfatlandırmak; NOUN: ödül, mükâfat, karşılık, hizmet karşılığı kazanılan şey; USER: ödüllendirmek, ödül, ödüllendirecektir, ödüllendirecek, ödüllendirin

GT GD C H L M O
rewards /rɪˈwɔːd/ = NOUN: ödül, mükâfat, karşılık, hizmet karşılığı kazanılan şey; USER: ödülleri, ödüller, senin, ödülleri senin, puanı ödülleri senin

GT GD C H L M O
right /raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden; NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen; ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli; VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek; USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak

GT GD C H L M O
rights /raɪt/ = NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen; VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, derleyip toplamak, çeki düzen vermek, itibarını iade etmek; USER: hakları, haklar, haklarını, haklarının, hak

GT GD C H L M O
rise /raɪz/ = NOUN: artış, yükseliş, neden, yükselme, çıkma; VERB: yükselmek, kalkmak, çıkmak, yükseltmek, doğmak, doğmak, artmak; USER: artış, yükselmeye, artmaya, yükselmesi, yükselecek

GT GD C H L M O
risk /rɪsk/ = NOUN: risk, tehlike, riziko; VERB: tehlikeye atmak, göze almak, riske atmak; USER: risk, riski, riskini, riskine, riskli

GT GD C H L M O
robot /ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba; ADJECTIVE: robot, otomatik; USER: robot, robotu, robotun

GT GD C H L M O
robotics /rəʊˈbɒt.ɪks/ = USER: robotik, robot, robotlar, robotics, robotbilim

GT GD C H L M O
robust /rəʊˈbʌst/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, gürbüz, dirençli, dinç, zorlu, çetin, kaba saba; USER: güçlü, sağlam, sağlam bir, dayanıklı, güçlü bir

GT GD C H L M O
running /ˈrʌn.ɪŋ/ = NOUN: çalışma, koşma, koşu, işletme; ADJECTIVE: akan, koşan, akar, işleyen, sürekli, cari, arka arkaya, koşarak yapılan; USER: çalışma, koşu, koşma, çalışan, çalıştıran

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
said /sed/ = ADJECTIVE: bahsedilen, adı geçen, denilen; USER: adı geçen, dedi, söyledi, söylediğim, belirtti, belirtti

GT GD C H L M O
sale /seɪl/ = NOUN: satış, satım, ucuzluk, indirimli satış, sürüm, talep, mezat, açık artırma ile satış; USER: satış, Satılık, satışı, indirimdedir, Kiralık, Kiralık

GT GD C H L M O
salesforce = USER: salesforce, satış gücü, satış ekibi, bir salesforce, de satış ekibine

GT GD C H L M O
same /seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez; USER: aynı, benzer, benzer

GT GD C H L M O
say /seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz; VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak; USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim

GT GD C H L M O
scalable /ˈskeɪ.lə.bl/ = ADJECTIVE: tırmanılır, tırmanılabilir; USER: ölçeklenebilir, ölçeklenebilir bir, ölçeklendirilebilir, scalable

GT GD C H L M O
scale /skeɪl/ = NOUN: ölçek, skala, ölçü, gam, cetvel, pul, terazi gözü, derece, kabuk, tarife, kefe; VERB: tırmanmak; USER: ölçek, ölçekli, ölçekte, ölçeği, çaplı

GT GD C H L M O
science /saɪəns/ = NOUN: fen, bilim, ilim, teknik, beceri; USER: bilim, bilimi, fen, bilimin, bilimleri

GT GD C H L M O
scientist /ˈsaɪən.tɪst/ = NOUN: bilim adamı, bilgin; USER: bilim adamı, bilim, bilimci, bilim insanı, bilimadamı

GT GD C H L M O
seamlessly /ˈsiːm.ləs/ = USER: sorunsuz, sorunsuz bir şekilde, sorunsuz bir, kesintisiz, sorunsuzca

GT GD C H L M O
secure /sɪˈkjʊər/ = ADJECTIVE: güvenli, güvenilir, sağlam, emin, güvencede; VERB: sağlamak, korumak, sağlamlaştırmak, güvenceye almak, elde etmek, sigortalamak, sağlama almak, sağlama bağlamak, teminât vermek, sıkıca kapatmak; USER: güvenli, güvenliğini, güvence altına, sabitlemek, sağlamak

GT GD C H L M O
security /sɪˈkjʊə.rɪ.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, güvence, güvenlik önlemleri, kefalet, rehin, depozito, ipotek, selamet, teminât; USER: güvenlik, Security, güvenliği, güvenliğini, Emniyet

GT GD C H L M O
see /siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek; NOUN: papalık, piskoposluk; USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek

GT GD C H L M O
seeing /si:/ = NOUN: görme; CONJUNCTION: madem, mademki; PREPOSITION: dolayı, yüzünden, için; USER: görme, görmek, görmeye, gördükten, görülmeye

GT GD C H L M O
seek /siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak; USER: aramak, aramaya, talep, arama, bulmak

GT GD C H L M O
seemed /sēm/ = VERB: görünmek, gibi görünmek, benzemek, gibi gelmek, gibi gözükmek; USER: görünüyordu, gibiydi, gibi görünüyordu, görünen, geldi

GT GD C H L M O
self /self/ = NOUN: kendi, öz, kişilik, kişi, bencillik, çıkar, karakter, şahsi çıkar; PRONOUN: kendi, kendine, kişisel, şahsi, özel; ADJECTIVE: aynı, düz renkli; USER: öz, kendi, kendine, kendini, kendi kendine

GT GD C H L M O
sellers /ˈsel.ər/ = NOUN: satıcı, bayi; USER: satıcıların, satıcı, satıcılar, satıcıları, satıcılarına

GT GD C H L M O
sense /sens/ = NOUN: anlam, duyu, duygu, his, sağduyu, algı, anlama, kanı, düşünce, hissetme; VERB: anlamak, hissetmek; USER: anlam, duyu, anlamda, duygusu, mantıklı

GT GD C H L M O
series /ˈsɪə.riːz/ = NOUN: dizi, seri, sıra, grup, silsile; USER: dizi, seri, serisi, seriye, series

GT GD C H L M O
serve /sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası; VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak; USER: servis, hizmet, vermektedir, hizmet vermektedir, görev

GT GD C H L M O
served /sɜːv/ = VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak, kulluk etmek, müşteriye bakmak, çektirmek, yararı dokunmak, yetmek, işine yaramak, olanak tanımak, servis atışı yapmak, kötü davranmak, el vermek; USER: hizmet, servis, sunulan, görev, sunulmaktadır

GT GD C H L M O
serves /sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası; VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak; USER: hizmet, hizmet vermektedir, vermektedir, sunmaktadır, servis

GT GD C H L M O
serving /ˈsɜː.vɪŋ/ = NOUN: porsiyon, servis, tabak; USER: servis, hizmet, hizmet veren, sunan, görev, görev

GT GD C H L M O
sexier /ˈsek.si/ = ADJECTIVE: seksi, çekici, cinsel istek uyandıran; USER: seksi, daha seksi, seksi bir, Daha seksi bir, sexier,

GT GD C H L M O
shared /ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak; USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır

GT GD C H L M O
shoe /ʃuː/ = NOUN: ayakkabı, nal, pabuç, balata, fren balatası, dış lâstik, kontak papucu; VERB: ayakkabı giydirmek, nallamak; USER: ayakkabı, ayakkabısı, Shoe, ayakkabının, pabuç

GT GD C H L M O
shoes /ʃuː/ = NOUN: ayakkabı, nal, pabuç, balata, fren balatası, dış lâstik, kontak papucu; VERB: ayakkabı giydirmek, nallamak; USER: ayakkabı, ayakkabıları, ayakkabılar, shoes, ayakkabısı, ayakkabısı

GT GD C H L M O
should /ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı; USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken

GT GD C H L M O
significant /sigˈnifikənt/ = ADJECTIVE: önemli, anlamlı, kayda değer, manâlı; USER: önemli, anlamlı, önemli bir, belirgin, anlamlı bir

GT GD C H L M O
simple /ˈsɪm.pl̩/ = ADJECTIVE: basit, kolay, sade, yalın, saf, sade ve basit, temiz kalpli, kendi halinde, acemi, alçakgönüllü, gösterişsiz, iradesiz, tam; NOUN: kocakarı ilacı; USER: basit, basit bir, kolay, sade, basittir, basittir

GT GD C H L M O
situated /ˈsɪt.ju.eɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: bulunan, yerleşik, yerleşmiş, kurulu; USER: bulunan, yer, bulunmaktadır, yer alan, alan

GT GD C H L M O
small /smɔːl/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, hafif, minik, mini, küçücük, ufak tefek, önemsiz, basit, ufacık, zayıf, mütevazi, fakir, sıradan, arka, dar kısım; USER: küçük, küçük bir, az, small, ufak, ufak

GT GD C H L M O
smart /smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli; VERB: acımak; USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca

GT GD C H L M O
so /səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için; ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen; NOUN: sol; USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani

GT GD C H L M O
societal /səˈsaɪ.ə.təl/ = USER: toplumsal, sosyal, toplum, toplumun, toplumsal bir

GT GD C H L M O
society /səˈsaɪ.ə.ti/ = NOUN: toplum, topluluk, dernek, sosyete, çevre; USER: toplum, toplumun, toplumda, toplumu, topluma

GT GD C H L M O
software /ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı; USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları

GT GD C H L M O
solution /səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme; USER: çözüm, çözümü, çözeltisi, çözelti, çözümdür

GT GD C H L M O
some /səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok; PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir; ADVERB: biraz; USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi

GT GD C H L M O
someone /ˈsʌm.wʌn/ = PRONOUN: birisi, biri, kimse, şahsiyet, önemli kimse; USER: birisi, biri, birinin, birini, kimse

GT GD C H L M O
something /ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey; USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler

GT GD C H L M O
somewhat /ˈsʌm.wɒt/ = ADVERB: biraz, oldukça, bir miktar, bir parça, bir dereceye kadar, az çok, birazcık, bir tür; PRONOUN: biraz, bir miktar, bir parça, az çok, bir tür; USER: biraz, biraz daha, oldukça, miktar, bir şekilde, bir şekilde

GT GD C H L M O
somewhere /ˈsʌm.weər/ = ADVERB: bir yerde, bir yere, herhangi bir yerde; USER: bir yerde, bir yere, yerde, yere, yerlerde

GT GD C H L M O
sort /sɔːt/ = NOUN: tür, çeşit, tip, punto, sınıf, harf takımı, kalite; VERB: sınıflandırmak, ayırmak, ayıklamak, halletmek, tasnif etmek, çözümlemek; USER: çeşit, tür, sıralama, Sırala, türlü

GT GD C H L M O
sorts /sɔːt/ = NOUN: tür, çeşit, tip, punto, sınıf, harf takımı, kalite; VERB: sınıflandırmak, ayırmak, ayıklamak, halletmek, tasnif etmek, çözümlemek; USER: türlü, tür, sıralar, çeşit, türden

GT GD C H L M O
sound /saʊnd/ = NOUN: ses, gürültü, etki, sonda ile muayene, boğaz, solungaç, melodi, anlam, haliç, koy, yüzme kesesi; ADJECTIVE: ses, sağlam, sağlıklı, güvenilir, deliksiz, iyi, derin, emin, yerinde, geçerli, kuvvetli, sert, sapasağlam, bozulmamış, yasal, oturaklı; VERB: çalmak, ses çıkarmak, ses vermek, çalınmak, iskandil etmek, ağzını aramak, etki bırakmak, söylemek, belli etmek, muayene etmek, sonda ile yoklamak, derıne dalmak, sondayla bakmak, araştırmak; ADVERB: mışıl mışıl, deliksiz bir şekilde; USER: ses, sesi, gelebilir, kulağa, bir ses

GT GD C H L M O
spot /spɒt/ = NOUN: nokta, spot, yer, leke, benek, puan, olay yeri; VERB: lekelemek, tanımak, görmek, beneklemek; ADJECTIVE: hemen teslim edilen; USER: nokta, spot, yer, yerinde, noktada

GT GD C H L M O
sprawling /sprɔːl/ = ADJECTIVE: yayılan, büyüyen, genişleyen; USER: yayılan, büyüyen, uzanmakta, genişleyen, yayılarak

GT GD C H L M O
spreadsheet /ˈspred.ʃiːt/ = USER: tablo, elektronik, elektronik tablo

GT GD C H L M O
start /stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme; VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek; USER: başlangıç, başlatmak, başlamak, başlar, başlatın

GT GD C H L M O
starting /stɑːt/ = ADJECTIVE: başlangıç, başlama, çıkış; NOUN: çalıştırma, başlama, hareket, çalışma, koyulma; USER: başlangıç, başlayan, başlayarak, başlıyor, başlamadan

GT GD C H L M O
starts /stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme; VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek; USER: başlar, başlatır, başlıyor, başlayan, başladığında

GT GD C H L M O
stay /steɪ/ = VERB: kalmak, durmak, beklemek, durdurmak, dayanmak, önlemek; NOUN: kalma, ikamet, oturma, durma, ziyaret, istralya; USER: kalmak, stay, konaklama, tarihlerde kalmak, konaklayabilirler

GT GD C H L M O
stick /stɪk/ = NOUN: sopa, çubuk; VERB: ayrılmamak, yapıştırmak, sokmak, dayanmak, yapışmak, tutmak, takılmak, sadık kalmak, saplamak, katlanmak; USER: sopa, sadık, ayrılmamak, çubuk, yapıştırmak

GT GD C H L M O
stir /stɜːr/ = NOUN: heyecan, karıştırma, karışıklık, canlılık, patırtı, kaynaşma, hareketlenme; VERB: karıştırmak, uyandırmak, heyecanlandırmak, oynatmak, canlanmak; USER: heyecan, karıştırın, karıştırınız, karıştırmak, karıştırılır

GT GD C H L M O
store /stɔːr/ = NOUN: mağaza, depo, stok, dükkân, ambar, bellek, hafıza, bolluk, mevcut; VERB: depolamak, yüklemek, hafızaya almak; USER: saklamak, depolamak, mağaza, kaydetmek, saklayabilirsiniz

GT GD C H L M O
stories /ˈstɔː.ri/ = NOUN: öykü, hikâye, kat, masal, makale, rivayet, efsane, söylenti, martaval; USER: hikayeleri, hikayeler, öyküleri, öyküler, hikaye, hikaye

GT GD C H L M O
story /ˈstɔː.ri/ = NOUN: öykü, hikâye, kat, masal, makale, rivayet, efsane, söylenti, martaval; USER: öykü, hikâye, hikaye, hikayesi, bir hikaye

GT GD C H L M O
structure /ˈstrʌk.tʃər/ = NOUN: yapı, bina, bünye; VERB: planlamak, bütün olarak düşünmek; USER: yapı, yapısı, yapısını, yapısının, yapısına, yapısına

GT GD C H L M O
study /ˈstʌd.i/ = NOUN: çalışma, öğrenim, araştırma, inceleme, etüt, tetkik, tahsil; VERB: incelemek, çalışmak, okumak, araştırmak, öğrenmek; USER: çalışma, eğitim, incelemek, çalışmak, okumak, okumak

GT GD C H L M O
stuff /stʌf/ = NOUN: şey, madde, eşya, saçmalık, kumaş, uyuşturucu, hammadde, saçma, zırva; VERB: doldurmak, tıkamak, tıkıştırmak; USER: şey, madde, sayfalar, şeyler, in Şeyleri

GT GD C H L M O
subsets /ˈsʌb.set/ = USER: alt, altkümelerini, alt kümeleri, alt grupları, alt kümelerini

GT GD C H L M O
summarizing /ˈsʌm.ər.aɪz/ = NOUN: özetleme; USER: özetleme, özetleyen, özet, özetlenmesi, özetleyerek

GT GD C H L M O
summation /ˈsʌm.ər.i/ = NOUN: toplama, toplam, özet, özetleme, hülasa; USER: toplam, toplama, toplamı, toplamıdır, toplamının

GT GD C H L M O
summit /ˈsʌm.ɪt/ = NOUN: zirve, doruk, tepe nokta; USER: zirve, zirvesi, zirvesinde, zirvesine, zirvede

GT GD C H L M O
super /ˈsuː.pər/ = ADJECTIVE: süper, üstün, aşırı, mükemmel, birinci sınıf; NOUN: kapıcı, birici sınıf mal, kaliteli şey, bina sorumlusu, denetmen, gözetmen, polis şefi; USER: süper, Super, süper bir, aşırı

GT GD C H L M O
support /səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka; VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak; USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler

GT GD C H L M O
sure /ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı; ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka; USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii

GT GD C H L M O
surrounding /səˈraʊnd/ = ADJECTIVE: çevreleyen, kuşatan, etrafını saran; NOUN: kuşatma; USER: çevreleyen, Çevre, çevresindeki, çevredeki, çevresinde

GT GD C H L M O
system /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin

GT GD C H L M O
systems /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde

GT GD C H L M O
t /tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen

GT GD C H L M O
talking /ˈtɔː.kɪŋ.tuː/ = NOUN: konuşma; ADJECTIVE: konuşma, konuşan; USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, söz

GT GD C H L M O
team /tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları; VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak; USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı

GT GD C H L M O
teams /tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları; VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak; USER: ekipleri, takım, takımlar, takımlarda, takımları

GT GD C H L M O
tech /tek/ = USER: teknoloji, teknik, teknoloji ürünü, teknolojili, teknolojiye

GT GD C H L M O
technical /ˈtek.nɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknik, teorik, kurallı, yasal; USER: teknik, Technical

GT GD C H L M O
technology /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin

GT GD C H L M O
telecommunication /ˌtelɪkəmjuːnɪˈkeɪʃən/ = NOUN: telekomünikasyon; USER: telekomünikasyon, haberleşme, telekom

GT GD C H L M O
telegram /ˈtel.ɪ.ɡræm/ = NOUN: telgraf; USER: telgraf, telgrafı, mesajı, telgrafta, mesajının

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
their /ðeər/ = PRONOUN: onların; USER: onların, kendi, bunların, da, da

GT GD C H L M O
theme /θiːm/ = NOUN: tema, konu, içerik, motif, ödev, melodi, tanıtım müziği; USER: tema, teması, konu, temalı, temayı

GT GD C H L M O
themselves /ðəmˈselvz/ = PRONOUN: kendilerini, kendileri, kendilerine; USER: kendilerini, kendileri, kendi, kendilerine, kendini

GT GD C H L M O
then /ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira; ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki; USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o

GT GD C H L M O
there /ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda; PRONOUN: şuradaki; USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok

GT GD C H L M O
these /ðiːz/ = PRONOUN: bunlar; USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
thing /θɪŋ/ = NOUN: şey, konu, yaratık, eşya, kimse; USER: şey, bir şey, şeyi, şeydir, şeydir

GT GD C H L M O
things /θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka; USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri

GT GD C H L M O
thinking /ˈθɪŋ.kɪŋ/ = NOUN: düşünme, düşünce, fikir, tasavvur; ADJECTIVE: düşünce, düşünen; USER: düşünme, düşünce, düşünmeye, düşünüyordum, düşünüyor, düşünüyor

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
those /ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar; USER: bu, o, olanlar, olan, olan

GT GD C H L M O
though /ðəʊ/ = CONJUNCTION: rağmen, olsa da, karşın, gerçi, olduğu halde, -sa bile; ADVERB: gerçi, yine de; USER: rağmen, olsa da, olsa, ama, da

GT GD C H L M O
through /θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca; PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca; ADJECTIVE: kesintisiz, direkt; USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
token /ˈtəʊ.kən/ = NOUN: simge, jeton, işaret, hatıra, belirti, oyun fişi, madeni para, hediye çeki, yadigâr, marka; ADJECTIVE: sahte, itibari, nominal, yanıltıcı; USER: simge, Jetonu, belirteci, belirteç, simgesi

GT GD C H L M O
too /tuː/ = ADVERB: çok, de, fazla, dahi; USER: çok, de, da, fazla, kadar, kadar

GT GD C H L M O
took /tʊk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak, katlanmak, kabul etmek, karşılamak, elde etmek, dayanmak, kaplamak, sanmak, tutuşmak, tahammül etmek, gerektirmek, hissetmek, kabul edilmek, yanmak, icap etmek, atlatmak, tedavi etmek, etkili olmak, oltaya vurmak; USER: aldı, sürmüştür, sürdü, götürdü, oldu

GT GD C H L M O
tool /tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış; VERB: aletle işlemek, araba kullanmak; USER: araç, aracı, aracını, araçtır, bir araç

GT GD C H L M O
traction /ˈtræk.ʃən/ = NOUN: çekiş, çekme, çekiş gücü, taşıma; USER: çekiş, traksiyon, çekme, çekiş gücü, çekişi

GT GD C H L M O
transact /trænˈzækt/ = VERB: yapmak, muamele görmek, görmek; USER: yapmak, işlem, işlemlerini, transact, işlem yapan

GT GD C H L M O
transactions /trænˈzæk.ʃən/ = NOUN: işlemler, alım satım işlemleri, kalemler; USER: işlemler, işlemleri, işlem, işlemlerin, işlemlerinin

GT GD C H L M O
transfers /trænsˈfɜːr/ = NOUN: transfer, aktarma, devir, havale, devretme, nakil, taşıma, yere geçirmek, kopya çıkarma; USER: transferleri, transferler, transferlerini, transfer, transferi

GT GD C H L M O
treatment /ˈtriːt.mənt/ = NOUN: tedavi, muamele, işlem, davranış, işleyiş; USER: tedavi, tedavisi, tedavisinde, arıtma, işleme

GT GD C H L M O
trillion /ˈtrɪl.jən/ = VERB: başlatmak, neden olmak; USER: trilyon, trilyon Türk, trilyon Türk lirası

GT GD C H L M O
trying /ˈtraɪ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: uğraşan, yorucu, üzücü, zahmetli, uğraştırıcı, sıkıcı, sabrı zorlayan, kalkışan; USER: çalışıyor, çalışan, çalışırken, çalışıyorum, çalışıyoruz

GT GD C H L M O
turning /ˈtɜː.nɪŋ/ = NOUN: dönüş, çevirme, dönme, dönemeç, döndürme, tornacılık, köşe; ADJECTIVE: dönen, döner; USER: dönüş, dönme, çevirme, dönüm, tornalama

GT GD C H L M O
two /tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili

GT GD C H L M O
types /taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge; VERB: daktilo ile yazmak; USER: türleri, tipleri, türlü, tür, tip

GT GD C H L M O
umbrella /ʌmˈbrel.ə/ = NOUN: şemsiye, koruyucu, koruma; USER: şemsiye, şemsiyesi, çatısı, çatı, umbrella

GT GD C H L M O
understand /ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek; USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması

GT GD C H L M O
understanding /ˌəndərˈstand/ = NOUN: anlama, anlayış, kavrama, kavrayış, anlaşma, uzlaşma, zekâ, uyuşma, şart, hissetme; ADJECTIVE: anlayışlı, akıllı, halden anlar, halden anlayan, zeki, kafalı; USER: anlayış, anlayışı, anlaşılması, anlama, anlamak

GT GD C H L M O
union /ˈjuː.ni.ən/ = NOUN: sendika, birlik, birleşme, evlilik, ittifak, dernek, kavuşma, bilezik, darülaceze, vida yuvası; USER: sendika, birlik, birliği, birliğin, sendikası

GT GD C H L M O
unless /ənˈles/ = CONJUNCTION: olmadıkça, olmazsa, -mezse; PREPOSITION: -den başka; USER: olmadıkça, sürece, takdirde, edilmiştir

GT GD C H L M O
up /ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya; PREPOSITION: yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş; NOUN: artış; VERB: yükseltmek, artırmak; USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla

GT GD C H L M O
us /ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz; USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen

GT GD C H L M O
use /juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız

GT GD C H L M O
useful /ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar; USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir

GT GD C H L M O
user /ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı; USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya

GT GD C H L M O
users /ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı; USER: kullanıcılar, kullanıcı, kullanıcıları, kullanıcıların, kullanıcılarının

GT GD C H L M O
using /juːz/ = NOUN: kullanma; USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan

GT GD C H L M O
very /ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel; ADVERB: çok, pek, en, tam; USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek

GT GD C H L M O
via /ˈvaɪə/ = PREPOSITION: üzerinden, yolu ile; NOUN: yol; USER: üzerinden, ile, aracılığıyla, yoluyla, üzeri

GT GD C H L M O
visa /ˈviː.zə/ = NOUN: vize, onay; VERB: vize vermek, onaylamak; USER: vize, Visa, vizesi, vizeye, vizesiz

GT GD C H L M O
visibility /ˌvizəˈbilitē/ = NOUN: görünürlük, görüş mesafesi, görünebilme; USER: görünürlük, görünürlüğünü, görüş, görünürlüğü, Görünürlüğünüzü

GT GD C H L M O
visit /ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite; VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak; USER: ziyaret, ziyaret edin, Gezilecek, ziyarete, müzesine, müzesine

GT GD C H L M O
vr

GT GD C H L M O
want /wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak; NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme; USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz

GT GD C H L M O
wants /wɒnt/ = NOUN: ihtiyaçlar, istenen şeyler; USER: istiyor, isteyen, istediği, ister, istediğini, istediğini

GT GD C H L M O
was /wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
way /weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı; USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol

GT GD C H L M O
ways /-weɪz/ = NOUN: начин, пут, правац, метод, стаза; USER: yolları, yollar, yolu, şekilde, şekillerde, şekillerde

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
web /web/ = NOUN: örümcek ağı, dokuma, tomar, perde; VERB: bağlantı levhası; USER: web, internet

GT GD C H L M O
website /ˈweb.saɪt/ = NOUN: website; USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et

GT GD C H L M O
weird /wɪəd/ = ADJECTIVE: tuhaf, acayip, esrarengiz, anlaşılmaz, kader ile ilgili; USER: tuhaf, garip, garip bir, tuhaf bir, weird

GT GD C H L M O
well /wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda; ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş; NOUN: kuyu; USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
what /wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi; PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri; USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
where /weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden; PRONOUN: yer, nere; CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde; USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere

GT GD C H L M O
which /wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi; PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini; USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu

GT GD C H L M O
who /huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o; USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden

GT GD C H L M O
whole /həʊl/ = ADJECTIVE: bütün, tüm, tam, toplu, sağlam, sağlıklı, öz, yarasız beresiz; NOUN: tüm, toplam; USER: bütün, tüm, tam, tamamı, tamamen

GT GD C H L M O
whose /huːz/ = PRONOUN: kimin, ki onun; USER: kimin, olan

GT GD C H L M O
why /waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye; NOUN: sebep; USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin

GT GD C H L M O
wide /waɪd/ = ADJECTIVE: geniş, büyük, yaygın, kapsamlı, engin, bol, enli, ferah, ardına kadar açık; ADVERB: tamamen, ardına kadar, iyice, alabildiğine, adamakıllı; USER: geniş, çok, geniş bir, çapında, genişliğinde, genişliğinde

GT GD C H L M O
will /wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim; VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek; USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
without /wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda; PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden; CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin; USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden

GT GD C H L M O
women /ˈwo͝omən/ = NOUN: kadın, bayan, karı; USER: kadın, kadınlar, kadınların, kadınlarda, kadınlara

GT GD C H L M O
word /wɜːd/ = NOUN: kelime, sözcük, söz, haber, laf, tabir, emir, parola, vâât, bilgi, lâkırdı, lügat, iki çift lâf; VERB: söylemek, ifade etmek; USER: kelime, sözcük, sözcüğü, kelimesi, word, word

GT GD C H L M O
work /wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet; VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek; USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya

GT GD C H L M O
worked /wərk/ = ADJECTIVE: işlenmiş; USER: işlenmiş, çalıştı, çalışmış, çalıştım, çalışan

GT GD C H L M O
working /ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı; ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel; USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya

GT GD C H L M O
world /wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar; ADJECTIVE: dünya; USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında

GT GD C H L M O
would /wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi; USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu

GT GD C H L M O
writing /ˈraɪ.tɪŋ/ = NOUN: yazı, yazı yazma, yazarlık, makale, el yazısı, kitap, yazı şekli, yazı kâğıdı, kitabe; ADJECTIVE: yazı, yazı yazan; USER: yazı, yazma, yazılı, yazmak, yazmaya, yazmaya

GT GD C H L M O
year /jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş; USER: yıl, yılın, yıllık, yılı, yılda, yılda

GT GD C H L M O
years /jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş; USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır

GT GD C H L M O
you /juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz; USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi

GT GD C H L M O
your /jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin; USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da

712 words